Geceleri tek tük yanarken ışıklar, kimi evine çekilmiştir, kimi evinin yolunu arar. Kiminin ise ne bir evi, ne de onu evinde karşılayanı olmaz. Birbirine komşu yerlerde birbirine yabancıdır insanlar. Kah bir markette karşılaşılır, kah hiç gözgöze gelinmek istenilmeyen bir sokağın köşesinde. Safi adet yerini bulsun diye geçiştirilen selamlar,
Yazdıkların şiir değilse kalsın
Cennetse sevdan çık dışarı
Solgun ışıklar
Sessiz ağaçlar parklarla
O cümbüş gecesini de tak peşine
Yazdığın şiir değilse bırak bunları kalsın.
Ah! Neden şatafat içinde ve parlak ışıklar altında doğdunuz! Neden ben isimsiz ve şöhretsiz, fakir bir sanatçıdan ibaretim! Keşke bir isimle, şimdiye kadar küçümsediğim ama belki de size eriştirecek o unvanlardan biriyle değiştokuş edebilmek için elimde, seyirci nezdinde itibarım ve bir bankacının serveti olsaydı!
…
Hayaller ve hüsran! Bu delice tutkuya gücüm yetmedi.
Hatta bir keresinde hep beraber sinemaya gitmiş, filmin arasında gazoz içmiştik. Bizim için bunlar o zaman büyük bir lükstü. Işıklar yanınca gözlerimizin altından birbirimize biraz utanarak, biraz heyecanlı, biraz da manidar bakıp gülmüştük.
“Hayaller,gökyüzünde sonsuza dek kaybolmaya mahkûm edilmeyecek kadar değerli.Bu yüzden onları gerçekleştirin.Gerçekleştirin ki,ışıklar gökyüzünde değil,yüreğinizde parlasın,sizi sarıp sarmalasın. "