"Hem ,insanların bütün hayallerini yıkmak gerekseydi , dünya biçimini de,rengini de kaybederdi. Biz de boğucu bir hava içerisinde aptalca bir uyuşukluğa dalar giderdik."
O zaman ne yapmalıydık? Hiçbir şey bilemeyeceğini idrak edip hiçbir şeye inanmayan biri bu durumda tutkularının peşinde arzu ettiği her şeyi yapabilirdi. Bu görüşe bağlanan birinin ulaşacağı en son nokta bu muydu? Okuyup neredeyse her konuda bilgi sahibi olmaya çabalamaya başladım. İlk tutkum buydu. Bağdat, Basra, İskenderiye ve Kahire'de bulundum. Matematik, astronomi, felsefe, kimya, fizik ve biyoloji dallarında eğitim aldım. Yabancı lisanları inceleyip başka kültürlerle başka düşünce tarzlarıyla ilgilendim. Tüm bu çabalarım İsmailî görüşlerine daha da bağlanmamı sağladı. Hâlâ çok gençtim ve insanlığın büyük çoğunluğunun aptalca hikâyelere ve yalanlara inanacak derecede cahil oluşu beni çok şaşırtıyordu.
İskender Lahti.
Bu fevkalade eserin büyük yüzlerinden birinde Yunanlılarla İranlıların muharebesi tasvir edilmiştir. Solda İskender, başında Herakles sembolü olan aslan postu giymiştir.
Muhakkak olan bir şey varsa o da İskender lahitinin İskendere ait olmadığıdır, zira İskenderin Babil'de öldüğü, cenazesinin İskenderiye'ye nakledildiği Diodoros'un tarifine göre tabutun antropoid olduğu bilinmektedir. Ancak bu lahit Abdolanyme'ye izafe edilen faraziye de dikkate eder.
İskenderiye Batı dünyasının tanık olduğu en büyük kentti. Tüm toplumlardan insanlar buraya yaşamaya, ticaret yapmaya, öğrenime gelirdi. Herhangi bir gün limanına bakılacak olsa, tüccarları, turistleri ve öğrenime gelmiş hocaları görmek mümkündü. Burası Yunanlıların, Mısırlıların, Arapların, Suriyelilerin, Yahudilerin, Perslerin, Fenikelilerin, Nübyelilerin, Gallilerin ve İberyalıların eşya ve fikir değiştokuş ettikleri bir merkezdi. Belki burada kozmopolit sözcüğü gerçek anlamına kavuştu: Bir ulustan değil, evrenden, Kozmos'tan (*) gelen herkes, bir başka deyişle, "evren ya da Kozmos yurttaşlığı” anlamında kullanılıyordu.
Sayfa 356 - On Üçüncü Bölüm - Dünya’yı Kim Temsil Ediyor? | (*) Kozmopolit sözcüğünü Platon'u eleştiren rasyonalist felsefe yanlısı Diyojen bulmuştu.Kitabı okudu
Mehmet Ali Paşa kesinlikle Arap ulusçuluğunu temsil etmez. Arap ulusçuluğuna hayat veren bir yönetici hiç değildir. Egemenliği altındaki Mısır’ın, Suriye ve Filistin’in Arap halkını yönetme biçimi de 19. yüzyıldaki modern bir devletin hak ve kanun düzeniyle ve anlayışıyla bağdaşacak gibi değildi. Rastgele toplattığı binlerce insanı çölde yürütüp içlerinden asker seçtikten sonra gerisini cebren İskenderiye-Nil arasındaki Mahmudiye cetvelinin (kanal ) inşasında çalıştıran bir despot, Suriye ve Filistin halkını ağır vergilere boğan kanun tanımaz bir yöneticiydi.
Rasulullah buyuruyor ki:
“Kıyametin alâmetlerinden yedisi şunlardır;
األشراط الساعة باألحاديث
1) Fani alemden baki aleme göç etmemesi,
2) Beyt-ül mukaddesin fethedilip müslümanların eline geçmesi,
3) Kişinin eline bin dinar geçmesine rağmen az görüp öfkelenmesi,
4) Fitnelerin müslümanların evine girmesi,
5) Koyunların arasında ölümlerine sebep olan Kısas hastalığının çıkması gibi,
insanların arasında da ansızın ölümlerine yol açacak bir felâketin doğması,
6) Her sancağın altında 12000 bin askerin bulunacağı 80 sancak altında
toplanan Rum ordularının savaşa başlaması,
7) Mısır‟da burun kemikleri eğri, Ümmiye kabilesine mensup bir hükümdarın bir
sultana karşı gelerek savaşta yenildikten sonra rum diyarına kaçıp rumlardan
teşkil edeceği bir orduyla İskenderiye'ye gelip İslâm ordusuyla savaşması.”