Not: Bu inceleme, bir incelemeden çok daha fazlasıdır.
Yazım uzun olduğu için ve anlaşılma kolaylığı sağlamak adına sekiz bölüme ayırdım ve böylece daha ilgi çekici olduğunu düşündüğünüz yerlere gidip okuyabilirsiniz:
– Giriş
– Kitapla İlgili Düşüncelerim
– Nietzsche'nin Ailesinin Sağlık Geçmişi
– Nietzsche'nin Sağlık Geçmişi
– Turin
Son zamanlarda sık sık kitapları yarım bırakır oldum. Fakat bundan üzüntü duymuyorum. Bir kitabı yarım bırakma cesaretini gösterebilmek iyi okur olma yolundaki en önemli taşlardan biridir ve son derece de akıllı bir davranıştır. Dünyada sevebileceğiniz on binlerce kitap vardır ve yenilerine hayatınızda yer açmak için bir fırsat yaratmış
Abi ben yine enfes bişe okudum. Okumayı geç yaşadım.
Cesur Yeni Dünya bu dünyanın içinde yaşadım. Başlıyoruz, 3 kuralımız var;
1. Mahremiyet yok.
2. Aile yok
3. Tek eşlilik yok.
Bu devletin standartlaştırılmış iki milyar yurttaşı sadece on bin soyadını paylaşır, dünyaya da doğarak gelmemişlerdir, önceden belirlenmiş rollerini yerine getirmek üzere
Borges'in Ficciones'ında denk geldiğim bir yazar zinciri vardı. "Şu bunu yaratmıştır, bu onu" diyerek ilerliyordu. Yazının kalanını hatırlamıyorum bile ama bu zincirin ucundan tutasım geldi. İlk halka Poe idi. Hatta, zincirin ikinci halkası olan Charles Baudelaire'i kitabın önsöz yazarı olarak görünce şaşırıp sevindim. Bu
Ne yaptığını anlamadım.
Ama dirilişinden sonra onu Ka'sında
gördüğümde her zamanki gibi ışıltılı ve güzel
olduğunu anladım.
İnisiyasyon bakış açısından Yüce Tanrı Horus
olmak, kişinin insan formundaki en yüksek bilinç
potansiyellerini harekete geçirmesi anlamına gelir.
Ancak bu geleneksel olarak kişinin yalnızca kendisi için yapılırdı. Ancak
"Kim olduğunu bildiğini hiç sanmıyorum!"
Uzun zamandır okuduğum en kötü kitapla karşınızdayım. Hani bazı kitaplar vardır ya, düşük beklentiyle başlarsınız ve yine de kitap sizin için koca bir hayal kırıklığı olur. Bu kitap da o türden oldu benim için.
Konuya geçmeden önce söylemek istediğim bir şey var, neden 2009-2013 arası
Bundan böyle okuduğum kitaplar hakkında küçük de olsa fikirlerimi paylaşmaya karar verdim. Bu da bu paylaşıma dair ilk gönderim oluyor.
Kitap okurlarını üç seviyeye ayırırım ben. Başlangıç düzeyinde olup henüz basit okumalar yapan, hangi tür kitapları okumayı sevdiğini bulmaya çalışan, okuduklarını diğer alanlarla birlikte değerlendirebilme
Bir yılın daha sonuna geldik. Hedef 30 kitap idi, nasip 26 oldu. Bu sene okuduğum kitaplar kapsamında düzenlediğim kişisel ödül törenime hoşgeldiniz.
En iyi roman:
Meşa Selimoviç : Namlı romanlar her zaman namlarının hakkını veremiyorlar ama Derviş ve Ölüm için bu durum geçerli değil. Duygusal yoğunluğu her ne kadar kimi zaman bunaltıcı olsa
Bugün tanıtmak istediğim kitap beni okurken duygudan duyguya sokan, her cümlesine hayran bıraktıran, bizim yazarlarımız neler yazmış dedirten Peyami Safa'nın Matmazel Noraliya'nın Koltuğu kitabı.
Öncelikle biraz yazardan bahsetmek istiyorum. Peyami Safa birçok yönden çok başarılı ve farklı tarza sahip bir yazarımızdır. Eserlerinde
Biz en ümitsiz günlerde, en güç şartlar içinde memleketi düşman istilasından kurtarmaya çalışırken, onlar İstanbul'da aralarında Yunan subaylarının da bulunduğu toplantılara, kokteyllere gidiyor ve eğleniyorlardı. Üstelik bizi de dinsizlikle itham ediyor, biz düşmanla muharebe ederken ayrıca İstanbul hükümetinin ordusu ile uğraşmak
Hoş geldin yeni yaşım
Yaş günümde muhtemelen bunları yazacak vaktim olmayacak , bu nedenle şimdi yazıyorum.
Daha neyin ne oldugunu anlamadan popomuza yediğimiz tokat ile
ileriki hayatımızda hep bizle beraber olacak acı ile ilk tanıştığımız gün.
Doğum günü annenin gözünden bir tanım gibi gelir bana. Doğumu yapan o ve zaten senin konudan ne haberin