Evlenirsen, pişman olursun; evlenmezsen, yine pişman olursun; evlen ya da evlenme, pişman olursun; ister evlen, ister evlenme pişman olursun. Dünyanın aptallıklarına gül geç, pişman olursun; gözyaşı dök, yine pişman olursun; dünyanın aptallıklarına gül geç ya da gözyaşı dök, pişman olursun; dünyanın aptallıklarına ister gül geç ister gözyaşı dök,
“Şu halde, size göre aptal insanla akıllı insan arasında, iyi insanla kötü insan arasında bir fark yok, öyle mi?” “Hayır, bir fark var: Hasta insanla sağlam insan arasındaki gibi bir fark. Veremli birinin ciğerleri, yapıları aynı da olsa sizinkiyle bizimki gibi değildir. İnsan vücudundaki illetlerin nedenlerini aşağı yukarı biliyoruz; manevi hastalıklar ise kötü eğitimden, küçük yaşlardan itibaren insanların kafasını dolduran her türlü ıvır zıvırdan, kısacası toplumun rezil durumundan kaynaklanmaktadır. Toplumu düzeltirseniz hastalıklar da olmayacaktır.” Bazarov bütün bunları söylerken içinden de sanki “İster inan, ister inanma, benim için hepsi bir!” diye geçirir gibiydi. Uzun parmaklarını favorilerinde gezdiriyor, gözleri ise köşelerde dolaşıyordu.
Reklam
Hayır, ben sana benzemiyorum, hiçbir zaman da böyle bir benzerliğim olmadı, küçük adam! Buna ister inan, ister inanma, hiçbir önemi yok; sen bir tabanca taşıyorsun, ben ise bilim adamıyım! Herkes görevini yapıyor!
Dünyanın aptallıklarına gül geç, pişman olursun; gözyaşı dök, yine pişman olursun; dünyanın aptallıklarına gül geç ya da gözyaşı dök, pişman olursun; dünyanın aptallıklarına ister gül geç ister gözyaşı dök, pişman olursun. Bir kadına inan, pişman olursun; inanma, yine pişman olursun; bir kadına inan ya da inanma pişman olursun; bir kadına ister inan ister inanma, pişman olursun. Kendini as, pişman olursun; kendini asma, yine pişman olursun; kendini as ya da asma pişman olursun; kendini ister as ister asma, pişman olursun. Bu, beyler, bütün felsefenin toplamı ve özüdür.
...Yaa, bak neler oluyor şu dünyada. Benim masalım burada bitiyor, ister inan, ister inanma.
Sayfa 67
Mademki Albert ilk önce herkesin dininden bahsetti, size uzun süredir aklımı kurcalayan ve Adam'ın bir türlü vakit bulup cevaplayamadığı bir soruyu sormalıyım: Niçin dünyanın bu bölgesinde inanç, din bu kadar büyük bir yer işgal ediyor?" Arkadaşlar aralarında bir bakıştılar, sonra ilk konuşan Naim oldu. "Batı' da öyle derler, ama tek kelimesine bile inanma! Bir efsane bu. İşin doğrusu bunun tam tersidir ... " "Öyle mi?" "Laikliğe varıncaya dek inançlı olan da, ateizme varın­ caya dek dindar olan da Batı'dır. Burada, Doğu Akdeniz'de inançlarla değil, aidiyetlerle ilgilenilir. Dinlerimiz ve mez­ heplerimiz birer kabile, dinsel gayretimiz de bir milliyetçilik biçimidir ... " Adam, "Aynı zamanda da bir enternasyonalizm biçimi" diye ekledi. "İkisi bir arada. İnananlar topluluğu ulusun ye­ rini alıyor ve devletler ile ırklar arasındaki sınırları neşeyle aştığı ölçüde, bir zamanlar birleşecekleri varsayılan bütün ül­ kelerin proleterlerini ikame ediyor." Naim, "Günümüzde kesin olarak yalanlanmış bir söylen­ ti" diye bıçağı yaranın içinde döndürdü. Tarihçi ise, "Yirminci yüzyıl laik canavarlıklar yüzyılıy­ dı, yirmi birinci yüzyıl ise asanın dönüşüne tanık olacak" diye kararını açıkladı. Dolores naif gözükme tehlikesini göze alarak, "Ben yir­ minci yüzyılı seviyordum" dedi. Ondan on yaş daha büyük olan eşi, "Sen sonuna yetiştin de ondan" diye cevap verdi. "Asıl canavarca olan ilk yarısıy­ dı. Sonra işler biraz yoluna girdi, ama iş işten geçmiş, kötülük artık yapılmıştı."
Sayfa 442 - YKY
Reklam
730 öğeden 521 ile 530 arasındakiler gösteriliyor.