Kitabımızın baş kahramanı Martin genç bir denizcidir. Edebiyat öğrencisi olan Ruth ile tanışmasıyla hayattaki amacı tamamen yön değiştirir. Önceleri Ruth’un sosyokültürel düzeyine ulaşabilmek için kitapların arasında kaybolurken, kitaplarda kendini bulur. Okumaları onu yazmanlığa götürür. Ve Martin Eden’in uzun, hayal kırıklıkları ile dolu macerası başlar. Yüzlerce kez red mektupları almasına, günlerce ağzından tek lokma geçmemesine, evsiz kalmasına, kimsenin Martin’in kalemine inanmamasına rağmen bir gün hayalini başaracaktır elbette. İşte kitabımız Jack London’ın otobiyogrofik tarzda kaleme aldığı bu mücadeleden oluşuyor. Ben Martin’e bazen çok üzüldüm bazen çok kızdım bazen de takdir ettim. Başarı, binlerce başarısızlığın sonucunda gelmek zorunda olan mıdır?