Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Demek ki insanlar niyetlerine göre iyi veya kötü, güzel ya da çirkin olabiliyorlar .eşyaya bakış açıları da buna göre oluşuyordu .Ruhlarını şeytana satanlar ile Rahman'a adayanlar da işte bu ince çizgi ile birbirinden ayrılıyordu. Birileri zamanı çoğaltıyor,diğerleri harcayıp tüketiyordu çünkü .Birileri iyi şeylerle hayata anlam katarken ,diğerleri hayatın kötülüklerine tapıyordu...
Günümüz çocuk edebiyatı üzerine
On dokuzuncu yüzyılın ortalarında kağıt bi­raz ucuzlayıp çocuklarda okuryazarlık oranları hızla yükselince, çocuk edebiyatı da çocuk­ların gerçekten ne istediğini dikkate almaya başladı. Peri masallarının insanı içine çeken açlığı dizginlerinden boşalıp, geliştirilen yeni matbaalarla bir araya gelince çocuk roman­larının önü açıldı. Çocuklar için
Sayfa 34 - Domingo
Reklam
Faaliyetleri çok fakat yeterli fıkıh bilgisine (ve anlayışa) sahip olmayan insanların yaptığı İslam daveti ürün olarak ancak diken verir. Bu gibi kimseler cılız akıllarıyla yola çıkar­lar ve iyi değil kötü yaparlar. Avrupa ve Amerika toplumlarına hayran olan, beyaz cella­biyeler giyen, elleriyle yemek yemek için yere oturan ve son­ra da parmaklarını yalayan gençlerden İslam'a ne fayda gelir? Bunlara göre böyle yemek ve parmakları yalamak Hz. Peygam­ber'in yeme konusundaki sünnetidir ve onlar Batılılara İslam'ı sunmaya, sünnet olarak gördükleri bu şeyle başlıyorlar? Peki İslam'ın yemek yeme adabı bu mu? Avrupalılar, canı bir şey içmek istediğinde eline bardağı alıp ayakta içme konusundaki sünnete uymak için oturan bir adamı görseler, bu garip manzara mı onların İslam'a girme­sini teşvik edecek? Önemsiz şeyler Allah'ın yolundan saptıracak tarzda neden büyütüldü ve bunlar sebebiyle İslam çirkin bir yüzmüş gibi ortaya konuldu? Sahipleri nezdinde ne kadar mühim olursa olsun, İslam davetinde ihtilaflı meselelerin ortaya atılması asla kabul edi­lemez. Yerde veya elle yemek yemek ibadet değil, adet kabi­linden bir meseledir. İslam'ı böyle bir şey aracılığı ile ortaya koymak tiksinti vericidir. Kadının yüzüne peçe takması, (ko­nuyla ilgili yorumlar dolayısıyla) yapılabilen ve terk edilebi­len bir şeydir. Allah'ın kullarına O'nun dinini sunarken hiç­ bir şekilde bunun ortaya konması caiz olmaz.
Her evrenin içinde bir mikro evren daha vardı ki, bu da umut kırıcı bir biçimde ilkinin çirkin bir yansımasıydı her zaman. Peki ama neden böyle olmak zorundaydı acaba? Neden dünyanın yarısı iyi, yarısı da kötü olmak üzere ikiye ayrılamıyordu. Gri renk bir sıkıntı yaratıyordu, çünkü gri nesnelerin karmaşık ve umarsız görünmelerine neden oluyor, siyah ve beyaz düşüncesine zarar veriyordu. İyi ve kötü diye bir şey yoktu. Birazcıcık iyi, birazcıcık kötü vardı, birazcıcık siyah, birazcıcık da beyaz vardı. Ne iğrenç bir renkti şu gri, ama gerçek bir renkti, hem de renklerin en gerçeğiydi. Cinayet ve katliam gibi gerçekleşmiş olan en korkunç şeylerin ardındaki hakikat ve açıklama, dünya var olduğundan beri en mükemmel gizlenme yeri olan grinin arkasında gizli.
… erkekler uygun bir kadın görür görmez, iyi-kötü, güzel-çirkin, hiç bakmaz, haftalardır aç kalmış hayvanlar gibi üzerine atlarlar. Hepsinin alışkanlığı budur. Sonra da bunu aşk zannederler.
Sayfa 495Kitabı okudu
Demek ki insanlar niyetlerine göre iyi veya kötü, güzel veya çirkin olabiliyorlar, eşyaya bakış açıları da buna göre oluşuyordu. Ruhlarını şeytana satanlar ile Rahman'a adayanlar da işte bu ince çizgi ile birbirinden ayrılıyordu. Birileri zamanı çoğaltıyor , diğerleri harcayıp tüketiyordu çünkü. Birileri iyi şeylerle hayata anlam katarken diğerleri hayatın kötülüklerine tapıyordu.
Sayfa 87 - KapıKitabı okudu
Reklam
“Belki de iyi ve kötü yok, güzel ve çirkin yok. Bunlar derece veya doz farkıdır. Hani lunaparkta aynaların önüne gider dururuz. Kimisi bizi şişman, kimisi ters yüz, kimisi incecik gösterir. Aslında ortadaki kişi hep aynı kişidir ama akisler aynanın yapısına göre farklılık gösterir. İşte dünya tamamen bunun gibidir. Hakk'ın çeşitli aynalardan tecellisi gibi...”
Canım Fatmagül Berktay.
Bugünkü toplum biz kadınları sürekli bölüyor: zengin yoksul diye, güzel-çirkin diye, akıllı-akılsız diye, iyi ev kadını-kötü ev kadını diye, ahlaklı-ahlaksız diye, -bu listeyi istediğiniz kadar uzatabilirsiniz- bölüyor. Böylece aramızda rekabetler ve bölünmeler yaratıyor; oysa hepimiz, toplumsal konumumuz ne olursa olsun, sırf kadın olduğumuz için ikincil bir statüyü payla­şıyoruz ve bütün bu kadın tanımlamaları da bizi yansıtmıyor. Bizi gerçekte olduğumuz gibi değil, erkeklerin gördüğü gibi, onların olmamızı istediği gibi yansıtıyor. İşte bu yüzden, hangi kesimden olursak olalım biz kadınlar birbirimize el uzatmak, sorunlarımızı ve zorluklarımızı paylaşmak, hep birlikte çözüm­ler üretmek ve bize dayatılan baskılara, haksızlıklara karşı daya­nışarak mücadele etmek zorundayız.
Bugün gerçek anlamıyla itkiye değil, daha ziyade dışarı atma ve tepkimeye doğru ilerliyoruz. Doğal felaketler de bir alerjiye, insanın işlemsel nüfuzunun doğa tarafından reddi biçimine benziyor. . Olumlu, seçmeli ve çekici büyük itki ya da dürtüler yok oldu. Artık yalnızca belli belirsiz arzuluyoruz, beğenilerimiz giderek daha az belirli. Buna karşın kötü niyet, tepkime ve tiksinmeninkiler güçlendi. Günümüzde yalnızca tiksinti belirli, beğeniler değil. Yalnızca reddedişler şiddetli, tasarılar değil. . Kitleleri olumlu görüş ya da eleştirel niyetleri doğrultusunda kışkırtmak gereksizdir; çünkü kitlelerin böyle görüş ya da niyetleri yoktur: ayrışmamış bir güçleri vardır yalnızca, bir reddetme güçleri. . Kıtlık evresinde yutma ve sindirme ile uğraşılır. Bolluk evresinde sorun, atmak ve kovmaktır. Genleşmiş iletişim ve enformasyon fazlası, insanın tüm savunmalarını tehdit ediyor. Simgesel alanı, zihnin muhakeme alanını koruyan hiçbir şey yok artık. Neyin güzel neyin çirkin olduğuna, neyin orijinal neyinse orijinal olmadığına ben karar veremedigim gibi biyolojik organizma da kendisi için neyin iyi neyin kötü olduğuna karar veremiyor artık. Bu durumda her şey kötü nesne olur ve yegane savunma, ani tepki veya reddetmedir.
Değer
Eylemler, olgular, şeyler hangi yönleriyle değerlendirilirlerse o yönüyle değerli olur, eğer ahlak açısından değerlendirilirlerse o zaman iyi ve kötü olarak değer kazanırlar. Estetik açısından değerlendirilirse güzel veya çirkin olarak değer kazanırlar. Sağladıkları fayda açısından değerlendirilirse yararlı veya yararsız olarak değer kazanırlar. Dini açıdan değerlendirilirse sevap ya da günah olarak değer kazanırlar.
Sayfa 149 - UsturlabBaski1Kitabı okudu
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.