"Bu..bunu anlatacak kelime bulamıyorum." Başını iki yana salladı, gözleri ışıl ışıldı. "İyi misin?" "Mükemmel," dedim, yüzünü ellerimin arasına alarak. "Mükemmeldin." Cam ağzını benimkine yaklaştırdı. "Yalnızca seninle birlikte olduğum için."
Çevrede görülen her şey insanı yaralayabiliyor, insanı küçültebiliyor. Bir şeyi görmekle, yalnızca görmekle, bir parçanı kaybediyorsun sanki. Çoğu kez, bakmanın tehlikeli olabileceğini seziyor, gözlerini kaçırmak, hatta sımsıkı yummak eğilimini gösteriyorsun. O yüzden de şaşkınlığa kapılmak, baktığın şeyi gerçekten görüp görmediğini
Reklam
"Adam asmaca oynar mısın?" diye soruyor Theophile. Eğer iletişim sistemim repliklerimi çivilemiş olmasaydı, ona felçliyi oynamanın beni yeterince meşgul ettiğini söylerdim. Sözcükleri bir araya getirmek için dakikalar harcayınca en ince esprili bile anlamını yitiriyor. Sonunda da kelime kelime ifade etmeden önce neyin bu kadar eğlenceli göründüğünü kendin bile çok iyi anlamıyorsun. Kural, zamansız çıkıntılardan sakınmak. Bu da konuşmayı detaylardan, top oynar gibi karşılıklı laf atışmalardan mahrum bırakıyor. Bu zoraki espri yoksunluğunu, içinde bulunduğum şartların önemli zorluklarından biri olarak görüyorum. Yedinci sınıfların ulusal sporu adam asmacaya gelince... Bir kelimeyi, bir diğerini buluyorum. Derken üçüncüde tıkanıyorum. Aslında aklım oyunda değil. İçimi bir hüzün kapladı. Oğlum Theophile yanımda uslu uslu oturuyor, suratı sırtımdan 25 santim uzakta. Babası olan benim ise, ellerimi onun kalın telli saçlarının arasında gezdirmeye, ince tüylü ensesini avucumun içine almaya, yumuşak ve ılık küçük vücudunu kucaklamaya bile hakkım yok. Nasıl demeli? İçinde bulunduğum durum korkunç, iğrenç, adaletsiz. Birden artık daha fazla dayanamayacağımı hissediyorum. Yaşlar gözlerime doluyor.Korkma, küçük adam seni seviyorum. Hala oyunun etkisinde olan oğlum kelimeyi tamamlıyor. İki harf daha: o kazanıyor, ben kaybediyorum. Defterin bir köşesin darağacını, ipi ve ucundaki adamı çiziyor.
'Haydi ben bensiz geleyim, sen de sensiz gel' demiş Mevlana. Önyargısız bir buluşma, gerçek bir dinlenme için bundan daha iyi bir reçete düşünemiyorum.
Katilin Özrü Asansör geldi. İnene kadar Hakan’ın davudi sesini düşündü Aylin. Dışarı çıkınca hemen aracına gitmek yerine biraz yürümek istedi. Caddenin kenarındaki sarı yapraklar çok güzel göründü gözüne. Aşağı kadar yürüdü, sonra tekrar araca doğru yürümeye başladı. Aracın önünde durmuştu ki, Hakan, “İyi misiniz komiserim? Solgun
"Sana her zaman saygılı mı davranıyor? İlk soru bu. İkinci soru, yirmi sene sonra da aynı kişi olsa, yine onunla evlenir misin? Ve son olarak,daha iyi bir insan olman için sana ilham veriyor mu? Bu üç soruya da evet cevabını verebileceğin birini bulursan, iyi bir adam bulmuşsun demektir."
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.