Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
" Eğer bana mesafelere rağmen yapabilir miyiz, devam edebilir miyiz dersen... Eğer uzağımda kalmaya devam etmek istersen ben varım İzmir. Ben hâlâ varım. Peki ya sen bir kez aramızda kilometreler olmadan denemeye var mısın İzmir?"
Sayfa 432Kitabı okudu
Reklam
Birinci İnönü Muharebesi Üzerine...
Daha en başta İzmir'in işgali fikrine hiç katılmayan ve Venizelos'un başkomutanlık teklifini reddeden General Metaksas'ın askeri kehaneti de böylece doğrulanmış oldu: "Siz, bu adamların ordularının yok olduğunu zannetmeyin. Bir sabah karşınıza çıkıverirler" demişti.
Sayfa 43 - Kronik KitapKitabı okuyor
Trabzon ve dolayları, tıpkı, Sivas, Kastamonu, Bursa ve İzmir gibi Türk kültürü altında yüz yıllardan beri yoğurulmuş, dil, gelenek, ülkü ve zevk bakımından bir Türk memleketidir. ... Bu halk, tarihen Türk’tür ve şimdiye kadar bir defa olsun bu havalide, ayrı bir milliyet endişesi görülmemiştir,
Günün birinde Perihan Sirkeci' de bir otel odasında ölü bu­ lundu. O sıralar sevgilisi Horst Greger adında bir Almandı. Ölümünden sorumlu tutulup bir süre gözaltında kaldı. Peri­ han'ın cenazesini Yener kaldırdı. Mezarı başında İncil, Tevrat, Kuran ve Halil Cibran'dan şiirler okundu. Gazeteler İzmir ' de kunduracı olan babasını buldular; adam güya "İyi oldu, öldü de namusum kurtuldu" demişmiş. Ama annesi kızına sahip çıktı ve onun Yedikule'deki mezarını yaptırdı ve taşına "Hippi­ ler Kraliçesi Perihan" yazdırdı. Günün birinde hippiler geldikleri gibi çekip gittiler. 1980'lerin başında tüm dünyada bu gençlik hareketi artık sona ermişti. Artık Yener ' in müşterileri bir dilim elma ile bir şişe içen sokak berduşlarıydı. Yener de onlar gibi iyice berduşlamıştı. Derken ortadan kayboldu, meyhane de kapandı.
Sayfa 225Kitabı okudu
Radyo konserlerinden başka bir etkinliği olmayan bu grup dağıldıktan sonra Mesut Aytunca yeni bir grup için kolları sıva­ dı. 1965 yılıydı. Bu yıl yerli rokçular için bir dönüm noktası ol­ muştu. Çünkü Hürriyet gazetesi o yıl yerli müzik gruplarının katılacağı "Altın Mikrofon Yarışması"nı ilk kez düzenlemişti Türkçe sözlü rock müziğinin temelini atan bu büyük organizas­ yon o kadar çok ilgi görmüştü ki, ülke çapında yüzlerce gru­ bun kurulmasına vesile oldu. Mesut Aytunca, ritim gitarda Erol Bilem, bas gitarda Berç Kürkçü, bateride Koray Yılmaz (St. Be­ noit' da öğrenci) ve vokalde Muzaffer Güler' den oluşan grubuy­ la Altın Mikrofon Yarışması' na katıldı. "Kaşık Havası" ile üçün­cü oldu. Final İzmir Efes Oteli'nde yapılmış, halk jürisi birinci­ liği Yıldırım Gürses'e, ikinciliği Mavi Işıklara vermişti. Yarış­ madan sonra Siluetler İzmir ' de kaldı ve Efes Oteli'nde çalışma­ ya başladı. Bu, grubun ilk profesyonel işi oldu.
Sayfa 178 - YKY yayınları ekım 2004Kitabı okudu
Reklam
Radyo konserlerinden başka bir etkinliği olmayan bu grup dağıldıktan sonra Mesut Aytunca yeni bir grup için kolları sıva­ dı. 1965 yılıydı. Bu yıl yerli rokçular için bir dönüm noktası ol­ muştu. Çünkü Hürriyet gazetesi o yıl yerli müzik gruplarının katılacağı "Altın Mikrofon Yarışması"nı ilk kez düzenlemişti Türkçe sözlü rock müziğinin temelini atan bu büyük organizas­ yon o kadar çok ilgi görmüştü ki, ülke çapında yüzlerce gru­bun kurulmasına vesile oldu. Mesut Aytunca, ritim gitarda Erol Bilem, bas gitarda Berç Kürkçü, bateride Koray Yılmaz (St. Be­ noit' da öğrenci) ve vokalde Muzaffer Güler' den oluşan grubuy­ la Altın Mikrofon Yarışması' na katıldı. "Kaşık Havası" ile üçün­ cü oldu. Final İzmir Efes Oteli'nde yapılmış, halk jürisi birinci­ liği Yıldırım Gürses'e, ikinciliği Mavi Işıklara vermişti. Yarış­ madan sonra Siluetler İzmir ' de kaldı ve Efes Oteli'nde çalışma­ ya başladı. Bu, grubun ilk profesyonel işi oldu. Monkees'den
Sayfa 168 - YKY yayınları ekım 2004Kitabı okudu
Eylül ayı sonlarında Türk birlikleri Anadolu'nun İstanbul ve Çanakkale boğazları kıyılarına kadar ilerlemişlerdi. İstanbul Boğazının ve İstanbul'un ele geçirilmesi, Türkiye ordularının fırtına gibi ilerlemelerinin kaçınılmaz devamı olarak görünüyordu. Eğer bu yapılmadıysa, bunun nedenlerini askeri-stratejik durumdan çok o andaki siyasi şartlarda aramak gerekir. 1921’de Fransa ile Türkiye arasında imzalanan ayrı bir antlaşmanın öncülüğünü yapan Franklen-Buyyon'un İzmir'e yaptığı beklenmedik ziyaret ve Mustafa Kemal Paşa ile yaptığı gizli görüşmeler bu zamana rastlamaktadır. Franklen-Buyyon'un Kemal Paşayı ilerlemeyi durdurması ve Boğazları almaktan vazgeçmesi konusunda ikna ettiği, buna karşılık da Fransa hükümetinin Türkiye'yi toplanacak barış konferansında destekleyeceği sözünü verdiği ancak çok sonraları ortaya çıkmıştır. Fransa'nın etkinliği Ankara hükümeti için hala büyük önem taşıyordu. Önde gelen Türk siyaset adamları, Fransa'nın yardımı ile İngiltere'yi tecrit etmeyi ve barış konferansında azami başarı kazanmayı ümit ediyorlardı. Bu yüzden Franklen-Buyyon'un ikna ustalığı etkisini gösterdi ve İzmir'deki görüşmelerden birkaç gün sonra, Türkler ilerlemeyi durdurmaları ve ateşkes koşullarının görüşülmesi amacıyla Mudanya'da bir konferans toplanması için müttefiklerin yaptığı resmi çağrıyı kabul ettiler.
Sayfa 67 - S. Brike, 1924, Komünist Enternasyonal DergisiKitabı okudu
Sivas ve civarında evvelce bulunan Ermenileri ve daha sonra gelen mültecileri tehdit edecek hiçbir hadise olmamıştır. Sivas'ta ve ne de civarında endişe verici hiçbir hal yoktur. Herkes sessizce kendi işiyle gücüyle meşguldür; bunu kesin olarak arz ve temin ederim. Dolayısıyla İngiliz notasındaki istihbarat kaynağının ne olduğunu bilmem lazımdır. İzmir'in ve Manisa'nın işgali üzücü haberi üzerine Müslüman halkın yaptığı ve Hıristiyan unsurlar hakkında hiçbir düşmanlık fikri gütmeyen toplantılardan belki bazılarının ürkmüş oldukları hatıra gelebilir. İtilaf devletleri milletimizin haklarına ve bağımsızlığına bağlı kaldıkça ve millet, devletin bütünlüğünün dokunulmazlığından emin bulundukça Gayrimüslim unsurların korkuya kapılmasının hiçbir sebebi yoktur. Ve bu konuda devlete karşı her türlü sorumluluğu üzerime alır ve buna tamamıyla güvenilmesini istirham ederim. Fakat bağımsızlık ve milli varlığı yok edip hayatın bekasını tehlikeye düşüren işgal kastı ve düşmanlık gibi İzmir havalisinde görülmekte olan olayların benzerlerinin ortaya çıkmasına karşı ne milletin heyecan ve vicdani üzüntüsünü ve ne de buna dayanan milli gösterileri engellemek ve durdurmak için kendimde ve kimsede kudret ve takat göremeyeceğim gibi, bu yüzden ortaya çıkacak vaka ve hadiseler karşısında sorumluluk kabul edebilecek ne kumandan ne mülkiye memuru ve ne de hükümet tasavvur ederim.
Sayfa 354 - Harbiye Nezâretine (3 Haziran 1919)Kitabı okudu
Karaya çıkan Yunan kıtaların karşısında, o gün, o an ilk şehitler de adlarını tarihe yazdırdı.Bunların bazıları mevcut kolordunun subayları ve gazeteci Hasan Tahsin gibi görevlerinin sorumluluğu ve onuruyla hareket etmiş olan kimselerdi.Bazıları ise karaya çıkan Yunan kıtaatın efradının askeri teamül ve disiplinden yoksunluğu dolayısıyla katledilen asker ve sivillerdi.15 Mayıs sonrasında, Türk halkı direniş için İzmir 'in bu durumundan ibret ve direniş gücü aldı.
Reklam
Yanan Ormanlarda Elli Gün
55 yaşımdayım.Ben bu eli beşin beş yılını yaşadım.Elli yıl yalınayak gezdim.Ekmeksiz,tarlasız,yataksız gezdim.Tarla çıkarmak için sürün. düm.Mahkeme mahkeme süründüm. Bütün dağ köyleri de bizim gibi.Benim gibi.Bel yılın iki yılını asker likte,üç yılımı İzmir mahpushanesin. de.Rezillik ve sefillik.Bir de sıtma hastalığı var.
Sayfa 120 - YkyKitabı okuyor
Sınıftaki Atsız: Öğrencileri, Atsız'ın iyi bir hoca olduğunu, derste açıkça propaganda yapmadığını söylüyorlar. 1950-51 ders yılında Haydarpaşa Lisesi'nde talebesi olan Altan Deliorman şöyle diyor: "Devrenin yarısından çoğunu ders vermekle geçirirdi. Anlatır, öğretirdi. Çok da iyi öğretirdi... Yazılı notlarını açıkça okurdu. Kimin
1940'ların Sonları ve Atsız: 1948 sonlarında Atsız, Yeni Sabah gazetesine yazılar da yazmıştır. 03 Ocak 1949'da İsmail Hakkı Yılanlıoğlu'na yazdığı mektupta şöyle diyor: ( Bu mektup, Hacaloğlu'nun Atsız'ın Mektupları kitabında yoktur.) "Ben 15 aydır Yeni Sabah gazetesine yazı yazıyorum. Haftada bir yazı koyuyor ve
Öner ve Yücel Davası: 31 Mart 1947'de Atsız, Zeki Velidî ve arkadaşlarının beraatıyla sonuçlanan Irkçılık-Turancılık Davası'nın yankıları 1947 yılında başlayan Öner ve Yücel Davası ile devam etmiştir. Dava, 29 Ocak 1947'de İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer'in TBMM'deki bir konuşması ve Fevzi Çakmak'ın 05 Şubat
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.