"Aziz evlatlarım, siz tabii benim yoksul evime, sergime değil; gönlüme geldiniz. Şu mübarek günde, bu garibi sevindirdiniz. Allah da sizi sevindirsin. Ne yapalım, biz böyle olduk. Duadan başka elimizden bir şey gelmiyor. Kaderimiz böyleymiş. Eger Cenab-ı Hak her nimet elimizden aldığı gibi gözyaşını da alsaydı da ağlayamasaydım ben ne olurdum." diyerek ağlamış bizi de ağlatmıştı
Cevhere Sultan'ın bu sözünü ne kimseden duymuş ne de bir kitapta görmüştüm. Sonraları da ne duydum ne de gördüm.
Gözlerine bakmak için başımı yana çevirdim ve yukarıya doğru baktım. Buluştuğum kehribar gözleri içimi ısıtıyordu. "Gözlerin bu renk olmasa karanlık kalırmışsın. Seni aydınlık tutan tek şey gözlerin," diye mırıldandım. "Seninle farklı bir yerde farklı bir zamanda tanışmak isterdim. Ama kaderimiz böyleymiş. Kartlar dağıtıldı, herkes kendi rolünü oynadı."
Başını eğdi ve boynuma doğru yaklaştı. Nefesinin sıcaklığı boynumu gıdıkladı ama rahatsız hissettirmedi. Sanki asıl olması gereken yer burasıydı. Ilık nefesi buz gibi olan tenimi ısıtıyordu. "Sana şu an nefesinden yakın olan adamla neyi değiştirmek isterdin?"
"Şeytanın pençesine takılmak değil de şeytanla birlik olmayı isterdim."
"...40 okka yükle 4 saatlik dağa çıkan adama eğri bakacak babayiğit bizim obamızda yoktur. Çıkamazsan…. Kaderimiz böyleymiş….”
Film hakkında yorumum 👇
pin.it/2fMs5sPln
“Bu yüzden burada halkın en alt sınıfında bile düşünce deliksiz bir uykuda değil ve ölü dallar gibi çürümüyor. Kıtlıklarıyla barışık değiller. Ne olursa olsun başkasının iradesine boyun eğmiyor, kaderimiz böyleymiş demiyorlar.”