Ben Miras kitabından sonra, 𝐏𝐨𝐬𝐭𝐚𝐧𝐞 𝐆𝐮̈𝐧𝐥𝐮̈𝐤𝐥𝐞𝐫𝐢 ile devam ettim okumama.Ve Postane Günlükleri kitabını daha çok beğendim Vigdis Hjorth’un.
Bu kitap ne anlatıyor; Ellinor 35 yaşında, iletişim danışmanlığı şirketi ortağı, yalnız yaşayan,annesi ve kız kardeşiyle mesafeli bir ilişkiye sahip, erkek arkadaşıyla mutlu mu mutsuz mu pek belli olmayan bir kadın.Huzursuz, sıkıntılı...2000 yılında yazdığı bir günlüğü okuyunca şaşırır, sarsılır.Tam o günlerde iş arkadaşı Dag’ın işini devralır.Yeni reforma karsı Posta İşçileri Sendikası ‘nı temsil edecektir.
Postacıların hikayeleri güzeldi.
Okumanızı tavsiye ederim.
| Aişe
#alıntıladıklarım
Kendimle, mutsuzluğumla, zayıflıklarımla, güçlü yanlarımla barışma ve kendime karşı sorumluluk alma süreci. Dünyadaki koşullarla barışma, yaşamı bir ödül gibi görüp kıymetini bilme süreci. Ödev buydu, bundan dolayı da mutlu olmalıyız, bunu çok ciddiye almalıyız. Altmış yedinin yazı bodrumdan yukarı çıkan merdivenin ilk basamağını çıktım ben. Kendi bodrumuna tıkılıp kalmış o kadar çok insan var ki, üstelik manzaranın geniş, büyük resmin anlamlı olduğu, gelecek ve bilinmeyen korkusunun beklentiye dönüşebileceği yer olan üst katlar boş dururken.
Hiç kimse önemsiz değil, her birimiz, her gün ya bir medeniyet kurmak ya da tam tersine dünyayı yok olmaya terk etmek arasında seçim yapmak zorundaydık, en ufacık şeylerde bile üstlenmemiz gereken bir görev vardı.
Mantığın tersine, yaşamda lağvedemeyeceğiniz zıtlıklar var. Aralarından birinin seçilmesi gereken zıtlıklar.
•••