Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Aşkın en gizemli tarafı da 'Neden bu adam?' ya da 'Neden bu kadın?' sorusuyla ifade buluyor. Bir sürü başka aday varken arzumuz niçin ille de bu yaratığa yöneliyor? Yemek sohbetleri her zaman çok keyif verici olmayan, alışkanlıkları bizimkilere hiç uymayan bu insanlara neden her şeyden çok değer vermeye başlıyoruz? Bütün iyi niyetimize karşın, nesnel bir gözle bakıldığında en az onlar kadar çekici olan ama birlikte yaşarken bizi çok daha az zorlayacak öteki adaylara karşı bir türlü cinsel istek duyamıyoruz? Bu seçicilik Schopenhauer'ı şaşırtmıyor. Ona göre,her önümüze gelene aşık olamayız çünkü herkesle sağlıklı çocuklar yapamayız. Yaşam irademiz bizi, güzel ve zeki çocuklar dünyaya getirme şansımızı yükseltebilecek kişilere doğru iter. Aşk, yaşam iradesinin ideal eşi keşfedip, bu bilgiyi bilincimize iletmesinden başka bir şey değildir. İlk buluşmalarda, taraflar bir yandan havadan sudan söz ederken öte yandan da bilinçsiz olarak karşıdaki kişiyle cinsel ilişkiye girdikleri takdirde ortaya sağlıklı bir çocuk çıkıp çıkmayacağını değerlendirirler. Ana-babamız flört döneminde hata yaptığı için bizler ideal dengelerden nasibizi almamışız. Bu yüzden bazılarımız çok uzun, bazılarımız çok kaslı, bazılarımızsa çok kadınsı; burunlarımız geniş, çenelerimiz sivri. Eğer bu dengesizlik böylece sürüp gitmesine izin verilseydi, insan ırkı acayip bir ırk olup çıkardı. İşte bu nedenle yaşam iradesi bizi, kusurları açısından bizimkileri dengeleyecek insanlara doğru yönlendirerek bir sonraki kuşağın fiziksel ve ruhsal açıdan daha dengeli olmasına yardım eder.
Sayfa 233 - Sel YayıncılıkKitabı okudu
Cinsel edimin politik sosyolojisi, bir tahakküm ilişkisinde daima olduğu gibi, iki cins arasındaki pratik ve temsiliyetlerin katiyetle simetrik olmadığını ortaya çıkaracaktır. Bugünkü Avro-Amerikan toplumlarına varıncaya dek, kız ve erkek çocukların aşk ilişkisine dair farklı bakış açıları olduğu için değil sadece (erkekler tarafından bir fetih mantığıyla düşünülür, özellikle arkadaş sohbetleri kadın fetihlerine ilişkin böbürlenmelerle doludur), cinsel edim erkekler tarafından bir tahakküm, mülkiyet, "sahip olma" olarak kavrandığı için.
Reklam
Kadın sohbetleri
Ünlülerden sanki ahbaplarıymış gibi, ahbaplarındansa sanki ünlüymüşler gibi söz ederlerdi.
Sayfa 289Kitabı okudu
Sohbetleri heyecan verici bir kıvama gelmişti. Kadın yumuşak, tatlı, büyülenmiş bir sesle konuşuyordu. Yüzü, adamın sözcüklerin esintiyle efsunlanmış, hareketsiz, gürbüz ve mülayim suratına yapışacak kadar çok yaklaşmıştı.
Sanatta dram dünyası, bütün yolları kapalı bir dünyadır. Bir bakıma saçma bir dünya... Bu güçlü, yaşatıcı dünyada, bir kadın- erkek münasebeti karşısında Napolyon'un Moskova Seferi bile, bir ara, fazlalık, gereksizlik halini alabilir. Bu dünyalar, sahici dünyadan kopmuş, aslında daracık insancıl sınırlara hapsedilmiş gibidir ama; geçmişe, bugüne, geleceğe bütün yaşama ve yaşatma imkânlarıyla da açıktır. Sürekliliğini, çeşitli devirlerde, çeşitli milletlerin çeşitli sınıflarıyle konuşabilirliğini işte bu açıklık sağlar. Her çağda bir başka türlü mânalandırılır. Yaşaması sürer, ölümsüzlüğe ermiştir. Roman kişisi, çoğu zaman hem kendisini, hem de çevresindeki insanları sıkıştırır, tedirgin eder, kendi dramlarından başka birşey bilmez; duymaz, görmez. Bunu karşılarındakine de ister istemez kabul ettirir. (Sanat eserinde tecrübe işte budur.)
Sayfa 201 - Emre Yayınları, 1995, 2. Baskı, Kemal Tahir'den Notlar, * 336Kitabı okudu
Rousseau’nun, günümüze dek birkaç yazar tarafından da dile getirilen fikrine göre kız çocukları eğitimden bağımsız olarak doğuştan itibaren oyuncak bebeklere, süslenmeye ve konuşmaya meyillidir ancak bu, ciddi bir emekle çürütülmeyi hak etmeyecek ka­dar çocukça bir fikirdir. Saatlerce oturup çıtkırıldım bakıcıların boş lakırdılarını dinlemeye veya annesinin süslenmesini izlemeye zorlanan bir kız çocuğunun, benzer sohbetleri sürdürmesi sahiden de doğaldır. Yine böyle bir kız çocuğunun annesi ya da kadın akrabalarım taklit etmesi, kendisini süsledikleri gibi oyuncak bebeğini süsleyerek oyalanması -zavallı, ma­sum yavrucak!- kuşkusuz son derece doğal bir sonuç­tur.
Geri132
487 öğeden 481 ile 487 arasındakiler gösteriliyor.