Kadın bir erkeğe varmaz, kadın bir erkeğe verilmez ve bir erkek bir kızı almaz, (almak, vermek) bu tabirler kadını kıymetten
düşüren, ona ahkâr (en hakir) mahiyeti veren şeylerdir ve her şeyden evvel bu zihniyeti kadınlarımız kafalarından çıkarmalıdır; bilmelidirler ki iki cins birbiriyle hayatlarını birleştirirken yuvaya getirdikleri aynı kıymette şeylerdir ve koca mal sahibi değil, ortak, hayat ortağı demektir. Bu hukuk müsavatı kadınlarımızın şuurunda yer ettikten sonra onların kuvvetli ve hakiki bir insan olmak için dimağî ve fikrî sahada da yükselmek isteyecekleri tabiîdir.
Memleketimizin kadın ve erkeklerini, biri diğerini sürükleyen ve taşıyan değil, el ele ve aynı tempoda yürüyen iki mahluk olarak göreceğimiz günün uzak olmamasını dilerim.
Žižek şiddet kuramında olumsuzluk modeline sıkı sıkıya bağlı kalır. Buna göre şiddet bir dışlamadır ve duvar inşa eder: "(Göreceli) bir ekonomik refah evreninin içindekilerle, bu evrenin dişında bırakılanlar arasında temel bir uçurum meydana geliyor." Bu şiddetin kurbanları yalnız refah kuşağının dışında kalan ve çıplak bir varoluşun günlerini sayanlar, yani homines sacri değildir, azınlıklar ve işsizler gibi diğer azınlıklar da buna dahildir. Žižek'e göre Batı'nın toplumsal sistemi, “bizim liberal kadınlarımız"ı "serbest cinsel ticaret pazarında rekabet güçlerini koruyabilmek için güzellik ameliyatlarına katlanmak, kozmetik emplantatlar koydurmak veya botoks iğneleri yaptırtmak" için "devasa bir baskı" altına almaktadır. Buna göre kadınların gönüllü olarak güzellik ameliyatı eziyetine katlandıkları Batılı toplumun, kadınları zorla acılı bir klitoris sünnetine maruz bırakan Afrika toplumundan ilke olarak farkı yoktur.
Kitabın adı:Milli Mücadelenin Cesur ve Kayıp Kadınları
Yazarın adı:İlknur Bektaş
Sayfa sayısı:220
Köyde şehirde yaşadığı heryerde kadın cesur yiğit kahramanca savaşmış. Hem çocuğunu dahi yanında götürüp yorganı hem çocuğuna hem de cephaneyi korusun diye örter kağnısına.
Yalınayak yağmur,kar çamur soğuk sıcak demeden cepheye silah taşımış Şehit Gazi olmuş kadınlarımız.
Kahraman kadınlarımız; Kara Fatma ,Nene Hatun, Kastamonulu Karabattı Nine, Ödemişli Fatma,Safiye Hüseyin ve saha adını sayamadığım binlerce Adsız kadın kahramanlarımız Selam olsun sizlere ruhlarınız Şa'd olsun.
Hertürlü kadına çocuğa ve sessiz dostlarımıza şiddete tacize HAAYIIIIIRRRRRR....
KADINLARIMIZ
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçın uğrunda hapis yattığımız ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve karasabana koşulan ve ağıllarda ışıltısında
Kitap şu bölümlerden oluşuyor:
Giriş, Konuşmalar, sözler ve özdeyişler
Giriş bölümünde Önsöz, Bursa Nutku, Gençliğe Hitabe var. Bursa Nutku ile bu kitap sayesinde tanıdım zaten, çok güzeldi. Konuşmları ise bazılarını sıkıcı buldum, tam olarak hatırlamasamsa bazı konuşmaları güzeldi, misal Samsun Konuşması güzeldi.
Kitabın en beğendiğim bölümü Atatürk'ün sözleri idi. Kimi zaman, bir paragraf, kimi zaman br kaç sayfa olan sözleri yazar yazmış. Ama bunu doğrudan doğruya yazmasını beğendim, ne demek istedim, yani sözler bölümlere ayrılmış, misal Türk Kadınları hakkında bütün söz ve konuşmaları Türk Kadınlarımız bölümünde söylüyor. Yalnız o değil, Ulaşım, Eğitim, Türk Milleti, Basın gibi birçok bölümleri var.
Daha sonrasında da kitabın sonunda Atatürk'ün kısa kısa özdeyiâleri ve sözleri var. Sonrasında Atatürk İçin Ne Dediler? bölümü ve Atatürk'ün Vasyeti var. 8/10
Bizim de buralarda kadınlarımız, icabında, ayıp, yasak, günah üçgeninde sıkıştırılmış vaziyetteydiler ama, Müzeyyen bu üçgeni yırtmış, yırtarken kendine bir şeytan üçgeni yaratmış, arada bir, üçgenin kuyuya benzeyen ağzından geyik bakışıyla bakıp duruyordu.
işimize gelince sevdiğimiz
gelmeyince sövdüğümüz
coplayıp, tekme tokat dövdüğümüz
bazen kölemiz...
bazen de gölgemiz olarak gördüğümüz
evde, ofiste...bağda, bahçede,
sokakta, tarlada, fabrikada
ırgat gibi çalıştırıp...iliklerine kadar sömürdüğümüz
kadınlar;
ana(larımız!) , yavuklu(larımız!) ,
eş(lerimiz!) , dost(larımız!) ,
kız(larımız!) ,
Gece aydınlık ve sıcak
ve kağnılarda tahta yataklarında
koyu mavi humbaralar çırılçıplaktı.
Ve kadınlar
birbirlerinden gizliyerek
bakıyorlardı ayın altında
geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine.
Ve kadınlar,
bizim kadınlarımız :
korkunç ve mübarek elleri,
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
"Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan, biçim ve kılıkta başarıdan çok; ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip donanmaktır."