Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Karakarga library

"Dostlarım ve yoldaşlarım, dini kurumuş olduğu halde inançlara boğulmuş olan millete yazık! Yazık o millete ki, dokumadığı şeyi giyer, ekip biçmediğini yer, hasat etmediği tohumun ekmeğiyle beslenir, kendi cendersedinden çekmediği bir şaraptan içer. Yazık o millete ki, zorbayı bir kahraman gibi alkışlar ve gösterişli fatihi hayırsever sanır. Yazık o millete ki, rüyasında küçümsediği tutkuya uyanıkken boyun eğer. Yazık o millete ki, sesini sadece cenaze törenlerinde yükseltir, sadece yıkıntılar arasında kibirlenir ve sadece boynu kılıçla kütük arasındayken başkaldırır. Yazık o millete ki, Devlet adamı bir tilki, filozofu hokkabaz, sanatı yamama ve taklit sanatıdır. Yazık o millete ki, yeni hükümdarını da sesleriyle karşılar ve bir sonraki hükümdarını da borazanlarla karşılamak için, onu yuhalayarak uğurlarlar. Güçlü adamları henüz beşikteyken, bilgeleri yıllarca susturulan o millete yazık ! Ve her parçası kendini bir millet sanan, o bölünmüş millete yazık !"
Reklam
Bir çocuk yetişkinlerin açığını ilk kez yakaladığında -yetişkinlerin ilahi zekaya sahip olmadığı, kararlarının mutlaka akıllıca, düşüncelerinin doğru ve hükümlerinin adil olmadığı o küçücük ciddi kafa­sına ilk kez dank ettiğinde- dünyası başına yıkılır, paniğe kapılır. Tanrılar devrilmiş, güvenlik kalmamıştır. Tanrıların devrilişiyle ilgili kesin olan bir şey varsa o da şudur: Azıcık yamulmazlar, ya çarpıp parçalanırlar ya da yeşil çamurun dibine gömülürler. Onları tekrar ayağa kaldırmak meşakkatli iştir; eskisi gibi parlamazlar asla. Çocuğun dünyası da eskisi gibi kusursuz ve sağlam olmaz bir daha. Sancılı bir büyüme evresidir.
Sen zamanın avcuna sıkışıp kalmışsın, aldığın her solukla sonunu hazırlarsın...
Sayfa 158Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
...Güneş her sabah gene doğuyor sonuçta, yaşadığım yer değişse de dünyaya hep aynı yerden bakıyorum ben...
Sayfa 126Kitabı okudu
Taşın Çiçeklenmesi
Yalnızlık ağaçlardan kuşlardan gelmiyor Otlar böceklerle, bahçeler bulutlarla Dört mevsimin masalını söylüyor Sular kederlenmiyor kimsesiz akıyorum diye Balıklar denizin yedi renkli turnası Toprağın taşa borcu yok, gülün bülbüle nispeti Kediler sokaklarda birer güneş salkımı İğde kokuları,erik şıraları, ceviz boyaları... Ey gövdesini aklının çarmıhında unutanlar Yalnızlık bizden yayılıyor dünyaya Ağzımızda kan pıhtısı arzular Topuklarımızda uzakların kararan çanı Duvarlara gömüyoruz var oluş ayetimizi. Parmaklarının kandilleriydi Sabah diye boşluğa saldığım rüya Boncuklu cümlem Güzel söz yetmiyor taşın çiçeklenmesine Başlıyor başkalarının zamanı Alnımda gökyüzü hecesi bir kırık mavi Kapatıyorum bütün pencerelerimi. 2014
Reklam
İnsan, madde plânında, kazandığı para nispetinde hürdür. Çalışmanın sermayeye, çalışanın çalıştırana esir olduğu bir dünyada iktisadî hürriyet, sadece, sermayenin hürriyeti demektir.
Sayfa 289Kitabı okudu
-İlerleme, kendimizi avutmak için uydurduğumuz bir kavramdır! Hayat, akıldışıdır ve anlamdan yoksundur. Kölelik olmadan ilerleme de olmaz. Çoğunluk, azınlığa baş eğmedi mi, insanlık durduğu yerde durur. Hayatımızı basitleştirmek isterken karmaşıklaştırıyor, işlerimizi kolaylaştırmak ve azaltmak isterken zorlaştırıyor, çoğaltıyoruz. Fabrikalar, makineler yalnızca yeni makineler ve fabrikalar yapmak içindir ve bu aptallıktan başka bir şey değildir. İşçi sayısı her geçen gün biraz daha artıyor. Oysa gerekli olan yalnızca köylüdür, yani buğdayı üreten! Çalışarak topraktan alınacak biricik şey, buğdaydır. İnsan ne kadar az şeyle idare ederse, o kadar mutlu olur; istekler, ihtiyaçlar çoğaldıkça, özgürlük azalır.
İnanmak var olmaktır, bilirsin İnandığımız şeyler için yaşayalım Nice sabahlar, nice aydınlıklar Gelecek nice iyi günler için yaşayalım
Verdiğin her kederin yüreğimde yeri var Hangi kitabı açtıysam seni okudum yıllardır Hangi aynaya baktıysam seni gördüm Gel desen gelemem Git desen gidemem Öl desen kanım akmaz Anladım artık seni sevmek yüce bir şey Anladım seni sevmek Tanrı'ya yaklaşmak gibi
C. PAVESE
" İnsan olabilmek bambaşka bir olgu. Şans, cesaret istek gerektiren bir olgu, özellikle dünyada başka hiç kimse yokmuş gibi yalnız kalabilme cesaretini gerektiren bir olgu..."
Reklam
C. PAVESE
"İnsanları öldüren kader, onları görebilmemiz ve gözlerimizi bu cesetlerle doldurabilmemiz için bizi de sorumlu kılıyor. Korku, alışılagelmiş korku, kaçış değil. İnsan gerçeği kavradığı için utanıyor-işte gerçek önümüzde. Her ceset sen, ben ya da biz olabiliriz. Arada hiç fark yok. Eğer yaşıyorsak, bunu bir başkasının kirletilmiş cesedine borçluyuz. Bu nedenle her savaş bir iç savaştır. Her şehit, yaşayan canlıya benzer ve ondan ölümünün hesabını sorar. "
Tıpkı bir pergelin sabit ayağı gibi kararlı oldum; pergelin diğer ayağı gibi başka diyarları gezmeye özendim. Her yüksek eyvandan bir köşe her viran tekkeden bir kırıntı belleyip İstanbul'a döndüm.
Ben insan sevmiyor değilim, sadece insanları sevmeye devam etmek için bazılarını gözden çıkarmam lazım.
Sayfa 109Kitabı okudu
609 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.