Evde en çok okumakla vakit geçiriyordum. Böylece içimde kabaran duyguları dış etkilerle bastırmak istiyordum. Okumak bana uygun tek dış etkiydi. Okumaktan şüphesiz çok faydalanıyordum: Kitaplar bana zevk, heyecan, ıstırap veriyordu. Zaman zaman son derece bıktırdığı da oluyordu. Ne de olsa hareket ihtiyacı duyuyordum ve o zaman birdenbire, koyu, bulanık, çirkin –sefih bile değil– bir sefihçik olma arzusuna kapılıyordum. İhtiraslarım, özentilerim her zamanki mariz hırçınlığım yüzünden keskin, yakıcıydı. Böyle zamanlarda gözyaşlarıyla, çırpınmalarla karışık isteri buhranları bile geçiriyordum. Okumaktan başka yapılacak işim, gidecek tek yerim yoktu, çünkü çevremde saygıya layık, beni kendine çekebilecek bir meşguliyet bulamıyordum. İçimde bir sıkıntı gitgide kabarıyor, çelişmelerle, uyumsuzluklarla karşılaşma arzusuna kapılıyor ve bunun üzerine sefihliğe başvuruyordum. Bu uzun boylu laflarla kendimi haklı göstermek istediğimi sanmayın…