Bence inanılmaz zorlama bir kitap... Hiçbir kitabı yarım bırakmaktan hoşlanmadığım için bitirdim. Hatta utanarak söylüyorum ki, son sayfaları atlayarak okudum. Çünkü aynı satırları zaten tüm kitap boyunca okudum. Bir erkeğin çıkmazları bitmez mi? Bir türlü açıklamaz mı neyin sıkıntısını yaptığını? Bu dengesiz bir adam değil aslında; sıkıcı bir adam. Sevgilisine yaptığı romantizm gösterileri ise uçlarda. Gerçekçi olalım; böyle erkekler yaşamıyor. Kimse kartopu oynamayı seviyoruz diye, bahçeye kar makinesi getirtmiyor. Canımız Susurluk ayranı çekti diye bizi gecenin bir yarısı Susurluk'a götürmüyor, evde tembel tembel otururken birden kalkıp dans etmeye başlamıyor. Birlikte çekilen fotoğraflardan albüm yapmayı sadece kadınlar düşünüyor, erkekler değil. Ütopik erkeğin sıkıcı ve klişe hikayesi...
Kitapta üniversite öğrenimi için evden ayrılan baş karakterin bu süreçte yaşadıkları ele alınıyor. bazı olayları kısa geçmesine rağmen özünde birçok derinliklere rastlamamız mümkündür. Cehalet içerisindeki bir topluluğun, yanlıştan nasıl yanlışın doğduğunu, bir kartopu misali nasıl çığ şeklini aldığını görüyoruz. Bazı kitaplar gereksiz uzatmalarla dolu olur sıkar ama yazarın ele aldığı konu itibariyle kitabın sayfa sayısını daha da arttırması mümkün olabilirdi ve üstelik verdiği mesajların da içeriği daha da çeşitlenebilirdi.