Herkese Merhabalar,
Güzel bir kitapla karşınızdayım. Valla bu yazara önyargılıydım, diğer kitaplarını okumadım ama güzel olmadıklarını duydum, öğrendim. Yazar, historical bir yazar ama kitaplarında olaylar ve karakterler günümüz tarzı yazıyor. Diğer kitaplarında bu çok belirgin yazmış ondan ötürü hiç okumadım. Bu kitaba okuyan ve yorumlarına
Kayıp Zamanın İzinde serisinin üçüncü kitabı olan Guermantes Tarafı, önceki iki kitaba oranla okunması daha kolay fakat edebi zevki de daha düşük bir kitaptı diyebilirim.
Öncelikle bu kitapta yazar ilk iki kitapta olduğu kadar betimlemelere ve karakterin içsel yorumlarına fazla yer vermemiş. Beni etkileyen cümle sayısı ilk iki kitaba göre az oldu. Betimlemelerin fakirliği ve anlatıcının düşünce ve duygularını dile getirmeyişleri ise benim için kitaptan aldığım zevki düşürdü.
Başlarda olayların içinde olmak güzeldi; Dreyfus davası, Saint-Loup ziyreti, büyükannesimin vefatı -ki burayı Proust çok üstünde durmadan anlatmış gibime geldi ve bu beni şaşırttı- anlatıcının Guermantes düşesine olan zaafı ve aristokrasiyle tanışmasını okumak keyifli ve akıcıydı. Fakat kitabın sonlarına doğru o kadar fazla dük, kont, markiz, prens, kral ve bu unvanların hangi ailelerden gelip kimlere geçtiği ve herkesin bir şekilde -genellikle kuzen/kuzin olarak- birbirleriyle akraba olduğu bir evrene girdik ki benim aklım, aile şecerelerini anlamakta ve akılda tutmakta oldukça yetersiz kaldı. Zaten takip edebilen olmuş mudur, merak içindeyim.
Yine de kitaba haksızlık istemiyorum. Proust kendini okutan ve sizi tıka basa doyuran bir yazar. Kayıp Zamanın İzinde serisinde yarattığı evren beni oldukça içini aldı ve seriye devam ettiğime sevinmem de Guermantes Tarafı sayesinde oldu. Dönemi ve aristokrasiyi anlamak için gerçekten güzel bir kitap.
Bu arada kitabı okumadan önce Roman Polanski’nin J’accuse isimli filmini izlerseniz Dreyfus Davası’nın konuşulduğu bölümlerde hiç zorlanmadan kitabı takip edebilirsiniz.
Sodom ve Gomorra için sabırsızlanıyorum.
Guermantes TarafıMarcel Proust · Yapı Kredi Yayınları · 20201,469 okunma
Semih Doğan Bey'in İthaki Yayınları okumalarından feyz alarak kitabı okuduğumu bildirmek isterim.Gerçekten de pişman olmadım.
Altı kitaplık bir serinin ilk kitabı olan Dune,1965 yılında Frank Herbert tarafından kaleme alınmıştır ve üç bölümden oluşmaktadır.Yazarın hayat görüşünün etkileri de eserinde görülmektedir.
kayık karşıya varınca sizin gözleriniz umman
daldık efendim
yangın dile çıkınca sizin sözleriniz yağmur
kül'dük efendim
sır ortadan kalkınca sizin yalanınız baki
dil'dik efendim
müşkül ortak durunca sizin yatağınız viran
kaldık efendim
aşk yolunda taşınca sizin bahçeniz tarümar
olduk efendim
fener dahi sönünce sizin yıldızınız zühre
gördük efendim
kul kendini bulunca sizin efendiniz kayıp
n'olduk efendim
biz hiç olmayız mı âşık, olduk efendim
Kayıp Zamanın İzini, anlatıcının bilincinde hatıralarına yaptığı yolculukla sürmeye devam ediyoruz. Bakalım bu yolculuk bizi nereye götürecek? Anlatıcının bu yolculuğu nereye vardıracağını -aslında bir yere gitmediğini bilsem de- iyice merak etmeye başladım artık. Biraz uzun olan bu kitap sayesinde yolculuğa nasıl, nereden başladığımı da unuttum
Kayıp Zamanın İzinde serisinin 3. cildi olur kendileri.
Guermantes Konağı’na taşınmalarından itibaren, dük ve düşesin sosyal çevresini ve kendilerini gözlemleme fırsatı buluyor Marcel. Soyluların, ressamların, yazarların, burjuvanın olduğu sosyete davetlerine katılıyor. Buradaki insanların birbirleriyle ilişkileri, siyaset, sanat, edebiyatla ilgili görüşleri ile ilgili gözlemlerini okuyoruz.
Çok fazla karakter ve çok fazla ünvan yer alıyor. Hepsini akılda tutmak ilk başta mümkün olmasa da, ilerleyen zamanlarda her şey yerleşiyor.
19.yy Fransa’sını çok iyi bir şekilde ortaya koyan, o karşıdan hayalimizde arşa değen ünvanlarıyla aslında kendi içlerinde nasıl olduklarını, sonlara doğru yoğun bir şekilde hissedilen eleştirel bakış açısıyla bize iletmiş Proust.
Kayıp Zamanın İzinde serisi genel bilgiler için youtu.be/ZfGyt9hGxo8
Guermantes TarafıMarcel Proust · Yapı Kredi Yayınları · 20201,469 okunma