Korkunç Yıllar’dan önce de Kırım ve Kırım Türkleri ile ilgili kitaplar okumuştum ama hiçbiri beni bu kitap kadar sarsmadı. Okurken yüreğim sıkıştı, gözlerim doldu. Savaşta yaşananları, esareti, zulümleri, insanlık dışı acıları okurken, şuan içinde yaşadığım rahatlıktan utandım desem yeridir. Soydaşlarımızın yaşadıkları acılar, vatanlarına hasretlikleri, vatanlarına kavuşmak umuduyla bir düşmanın yanında savaşmayı bırakıp diğer düşmanın saflarında savaşa katılmaları yüreğimi sızlattı.
Bu kitap direkt olarak bir Kırım kitabı değil. Kırım Türkü Sadık Turan nezdinde Kırım tarihinin bir bölümüne ışık tutuyor. Kırım’ın Ruslar tarafından işgali, Sadık Turan’ın ailesinin selameti için önce Rus ordusunda Almanlar’a karşı savaşması, sonra esir kampında geçen günlerden sonra, vatanı Kırım’ı hürriyetine kavuşturmak vaadiyle Alman saflarına katılması anlatılıyor.
Korkunç Yıllar Cengiz Dağcı ile ilk tanışma kitabım oldu. Bu kitabın devamı olan Yurdunu Kaybeden Adam’ı okuduktan sonra yazarın diğer kitaplarını da okumayı düşünüyorum.
Kitapta en çok beğendiğim paragraf, babasının Sadık Turan’a verdiği şu öğütlerdi:
“Bize Tatar diyorlar, Çerkez diyorlar, Türkmen diyorlar, Kazak diyorlar, Özbek diyorlar, Azer diyorlar, Karakalpak, Çeçen, Uygur, Kabardı, Başkırt, Kırgız diyorlar. Bunlar hep yalan..! Deniz parçalanmaz. Biz Türk-Tatarız. Bunu senin kalbinin bildiğin gibi, her Başkırt, her Kırgız, her Kazak’ın, Kırgız’ın da kalbi bilir. Kalbinin hisleriyle hareket et. Dünyanın boş hırslarına kapılma...”
Her zaman bu bilinçle yaşamak dileğiyle, iyi okumalar.