"Uçsuz bucaksız bir kırın hatırı için ayaktayım
kafamda susmaları için yalvardığım sesler çınlıyor
annem beni her şeye dertleneyim diye mi doğurdu?
Neden herkes bana bağırıyor?
Kendim dahil kimsenin umrunda değilim
Teyzelerin, ağaçların ve yaprakların gündeminde tek bi mevzu
Bu kış ne zaman gelecek?"
Neden avucunu yalar
Durmadan evde kediler?
Sonu gelmeyen hulyalar
Bizi günlerle oyalar,
Kediler bu hale güler.
Kediler bize şöyle der:
"Neden bu garip hulyalar
Sizi boş yere oyalar?"
Kedim de bana şöyle der:
Ve avuçlarını yalar.
Sayfa 49 - Sonu Gelmeyen Hulyalar şiirindenKitabı okuyor
Annem... Hiç kendine ait hobisi var mıydı? Kendine hiç zaman ayırıyor muydu? Yapmak istedikleri, umutları ve hayalleri var mıydı? Ona en azından teşekkür etmek isterdim ama hiçbir zaman doğru kelimeleri bulamadım. Ucuz görünür diye ona çiçek bile almadım. Neden küçük de olsa herhangi bir şey yapmadım? Küçücük bir jest bile... Sonunda bu dünyadan ayrıldığında ise hayretler içinde kalmıştım. Öleceği aklımın ucundan bile geçmemişti.
Allah Rasûlü'nün "Bu dilsiz hayvanların hukukunu koruma noktasında Allah'tan korkun/Şeriat ölçülerine riayet edin!" buyruğunu dinleyen Sahâbe, merhameti hayvanların dünyasına da taşımıştı. O'nun öğrencilerinden Adiyy b. Hâtim eline ekmek alır, belli noktalarda onları yere ufalardı. Neden böyle yaptığı kendisine sorulduğunda, "Onlar bizim komşularımızdır, üzerlerimizde hakları vardır." demişti.
Tarih boyu Allah Rasûlü'nün ﷺ öğrencileri hayvan komşularının haklarını korumak için seferber oldu. Yolda kalan kediler için vakıflar kurdu. Fukahâ da kışın kar bastığında, "Sokakta aç kalan kedi hangi kapıya iltica ettiyse ev halkının onu himaye etmesi farzdır." fetvasını verdi.
Beklenmek güzelken kim gider hemen
bilmezdim yalnızlık kimin ve bu anı neden
daha trene binmeden, nereye, ne ikimizden
bir yolculuk çıkar ne de bir şiir ikindimizden