Az gelişmiş aşklar ülkesi olarak dünya milletleri arasında ön sıraları işgal ediyoruz. Birleşmiş Milletler istatistiklerine göre ancak Nijerya ve Gana bizden daha az gelişmiş. Aşık olma oranı yüzbinde kırkiki. Beş yıllık plan yüzde yüz gerçekleştiği takdirde bu oran 1980’de yüzbinde seksenaltı olacak. Gene yeterli değil. Planlama örgütünde herkes
Sayfa 450Kitabı okudu
Çıldırmanın eşiğine gelmiş olan Dr. Billford zavallı kızda katalepsi olduğunu açıkladı. Evelyn Hyde kendinden geçmiş ve ölüye benzer bir hal almıştı anlaşılan. Hint fakirleri gibi. Onlar da kendilerini diri diri gömdürmeden ya da vücutlarına iğneler batırılmasına izin vermeden önce katalepsiye benzeyen bir duruma girerlerdi. Evelyn Hyde bu halde kırk sekiz saat kalmıştı belki. Belki de altmış. Yani bu süre kendini çiçek topladığı arka bahçe değil, mezarda bulacak kadar uzun olmuştu. Ve yaşayabilmek için korkunç bir çaba göstermişti.
Sayfa 138 - Altın KitaplarKitabı okudu
Reklam
...gerçek cesaretin eli tüfekli bir adamla ilgisi olmadığını. Daha başlamadan yenildiğini bile bile başlamak ve her ne olursa olsun sonuna kadar devam etmek olduğunu. Nadiren de olsa bazen kazanırsın. Bayan Dubose kazandı, kırk sekiz kilosunun kırk sekizini de kazandı. Hiç kimseye, hiçbir şeye bağımlı olmadan öldü.
Bir başka istatistiksel araştırma da kırk sekiz üniversitede, 7948 öğrenci üzerinde, Johns Hopkins Üniversitesi’nden sosyal bilimciler tarafından yürütülmüştür. Hazırladıkları ön rapor, Ulusal Ruh Sağlığı Enstitüsü adına yapılan iki yıllık bir araştır­manın bir parçasıdır. Kendileri için neyin “çok önemli” olduğu sorulduğunda, öğrencilerin yüzde 16’sı “çok para kazanmak”, buna karşılık yüzde 78’i “yaşamımda bir amaç ve anlam bulmak” şıkkını işaretlemiştir.
Sayfa 114Kitabı okudu
Burada akla gelebilecek soru şu olabilir: İnsanlar hastalık ölümcül bir şekilde kendini fark ettirinceye dek ne kadar bir süre felaketin tohumlarını içlerinde taşıyor ve ne kadar bir süre sağlıklı görünerek etrafta dolaşıp kendilerine yaklaşanlara bulaştırıyordu? Bence bu soruya sadece ben değil, en deneyimli hekimler bile doğrudan yanıt veremezler ya, onların gözden kaçırdıklarını bazen sıradan bir gözlemci fark edebilir. Anlaşılan yurt dışındaki hekimlere göre hastalığın insanın ruhunda veya damarlarında uzunca bir süre uykuda kalması mümkün. Yoksa neden şüpheli yerlerden gelenlere limanlarda ve sınırlarda karantina uygulansın? Doğanın böyle bir düşman karşısında galip veya mağlup olmaksızın boğuşması için kırk gün fazla uzun bir süreymiş gibi geleilir. Ben kendi gözlemlerime dayanarak şunu söyleyebilirim, eğer on beş günü aşkın bir süre geçmişse, bu kişilerin artık başkalarına hastalık bulaştıracak surette hastalık kapmış olabileceğini düşünmüyorum. Bu hesapla şehirdeki bir ev kapatıldığında ve biri vebadan öldüğünde, on altı ila on sekiz günün sonunda ailedeki hiç kimse hastalanmış görünmüyorsa, kurallar yumuşuyor ve kendi kendilerine dışarıya çıkıp dolaşmalarına göz yumuluyordu; insanlar da onlardan eskisi kadar korkmuyor, hatta tersine düşman evlerindeyken hastalanmadıklarına göre onların şimdi daha da güçlendiklerini düşünüyorlardı. Ne var ki bazı durumlarda hastalığın çok daha uzun bir süre kendini gizleyebildiğini gördük.
Sayfa 192Kitabı okudu
"Kendimi sanki bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun altında ne yağmurluğum ne de şemsiyem olmaksızın kırk sekiz saat kalmış gibi hissediyorum. Duygulardan iliğime kadar ıslandım."
Sayfa 75
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.