Kıpkızıl, kan kırmızı bayraklarımızın alevinden
Sarı kursak bir balon gibi soldu güneş.
Ciğerlerimizde şişen türküler ateş!
Kol kola
Düştük yola
Yedikule’den amele evleri Sirkeci’ye dayandı,
Karagümrük kırmızıya boyandı.
Kasımpaşa tersaneyi yüklendi sırtına,
Geçtik köprüden
Geliyoruz:
Yol ver bize Cadde-i Kebir!
Kaldırımları söken topuklarımızla
Tokatlıyan’da göbekli mebusları tokatladık.
Osmanbey’in ensesine atladık!
Zifosladık Şişli’nin kadife mantosunu!
Bugün toz kondurmuyoruz keyfimize!
Bugün “Mayıs Bir”!
Bir Mayıs’ta İstanbul
Bizim olmuş gibidir!
Nazım Hikmet
Çok düşünmek başıma bela oldu.
Birçok şeyi akışına bırakmak gerekiyor bazen. Kopsun artık inceldiği yerden
Takma kafana, her şey olacağına varır
Yağan yağmurun akışına bıraktım umutları
Mevsim sıcak, insanlar soğuktu
Çok şey beklemiyorum artık hayattan
Ufak mutluluklar olsun yeter.
.
Bana en çok seslenen şiir bu oldu SUH'da. Deneme, KG, anı, şiir, alıntı söz birleşimi olarak kaleme alınan Siyah Uçurtmadaki Hayallerim, bir ilk betik. Dolayısıyla da yazmak adına ilk kilometre taşı. Biraz da bir iç döküş duygusu aldım ben. Denemelerde bazı sözler kendini yinelemiş. Sözcük dağarcığının biraz daha geniş olmasını yeğlerdim.
.
Bilindik kişilerden yapılan alıntılar ilgili anlatı sonlarına yerleştirilmiş. İnanç, umut, yaşam gibi konular üzerine eğilinmiş. "Kendine daha çok değer ver, pes etme, çabala" ana düşüncesi öne çıkarılmış. Arada duygusal anılar da yer alıyor.
.
Şiirleri denemeye oranla daha iyi buldum. Yazdıkça daha iyi olacağını düşünüyorum. Bunun ilacı da bu çünkü.
.
Yine bir şiirdeki (Kırmızı Balon) dizeyi alıntılamak istiyorum.
.
"Evet diyerek çoğu şeye, istediklerimi ve umutlarımı kaybettim."
.
Yazarlık yolunda başarılar diliyor, yazarın kendi sözlerini kendisine atfediyorum.
.
"Güzel şeyler zamanla ortaya çıkar." , "Yeniden iyileşmek ve ayağa kalkmak için her zaman hayallerinin peşinden koş." M.K.
.
Betikle esen kalın.
Büyük yeşil bir odada bir telefon, kırmızı bir balon ve aydedenin üzerinden zıplayan bir ineğin resmi varmış... İyi geceler aydede, iyi geceler kırmızı balon, iyi geceler yıldızlar, size de iyi geceler yeryüzündeki tüm sesler.
Küçük bir zenci çocuk, şehrin lunaparkında dolaşırken bir satıcının elindeki balonları seyre dalmıştı. Her renkten ve her biçimden balonlar, ışıl ışıl parlıyordu.
Derken, birdenbire kırmızı bir balon, baloncunun elinden kazayla kurtularak havada uçtu, uçtu, uçtu ve nihayet aşağıdan seçilemiyecek kadar yükseldikten sonra gözden kayboldu. Bu manzarayı seyretmek için öyle bir insan kalabalığı toplanmıştı ki, satıcı, bir tane daha bırakmanın, iyi bir reklam olacağını düşünerek havaya parlak sarı renkte bir balon daha bıraktı. Arkasından bir tane de beyazını çözdü.
Küçük zenci çocuk, olduğu yerden büyük bir hayranlık içerisinde, ardı ardına uçan rengarenk balonları bir zaman daha seyrettikten sonra:
“Baloncu amca" dedi. “Acaba bir de siyah renkte balon bıraksaydınız, ötekiler kadar yükselir miydi?” Baloncu adam, anlayışlı bir bakışla çocuğa tebessüm ederek, siyah renkli bir balonu boşluğa bırakırken cevap verdi:
“Yavrum, bizi yükselten dışımızdaki renk değil, içimizdeki sevgidir.”
(Lyle D. Flynn)
seni çok özledim bugün. dünden daha fazla. ondan önceki günden de. unutmak nasıl oluyordu? kırmızı bir balon gibi patlayacağı güne kadar şişip duruyor muydu? bom. hiçbir şey yok sonra, öyle mi? bilmiyorum. sadece, seni çok özledim bugün. -dünden daha fazla, yarından daha az.-
Büyük bir tiyatroda Moliere’i oynayorlar, bizse –alışkanlık işte- sosislere, siyah havyarlara, patates kızarmalarına
gülüyoruz.
O kadar gülüyoruz ki, ağlamışa dönüyoruz bir bakıma
Sonra çocuk olarak gülmeyi tekrarlıyoruz kırmızı balonlara
Sonra da özür diliyoruz; öyle ya, balon çok önemli bir
yuvarlaktır.
………Sabahları göbeğim erisin
İçinde yaşadığım balon o kadar mükemmel, o kadar yoğun bir şeydi ki, bu balon dışında duran herhangi birinin de etkilenbilececeğini gözden kaçırmıştım- hatta gerçekliklerini bile unutmuştum neredeyse...
Orada, üçümüz bir aileymiş gibi hissediyorum o an ve düşünüyorum ki, belki de artık sandalyeye bağlı bir balon olsam havada öylece salınıp kaybolmaktan daha iyi olacak...
O çok umularak söylenmiş aşk kelimelerinin arasında biri bana sıkı tutun diye seslenmişti. Nereye tutunsam, hara beydi. Oysa onu seviyor olmak beni rahatlatıyor, bölünmeınİ kolaylaştırıyordu. Çünkü yukarda insan vardı. Çünkü yukarda insanı tasarılardan uzak tutan suçsuzluklar vardı. Seni öldürmesine izin verme. Bu sözü duyduğumu biliyordum. Hastalanmıştım. Çatallanan yüreğimin balon salonlarında kapağı açılıp kapanan bir kırmızı piyano konçertosu çalınadursundu.
#Okudum
#KitapYorum
#Cevdetgiller
#AslıhanGüven
#DoğanSolibriYayınları
#Roman
#232Sayfa
Merhaba arkadaşlar,
Bugün sizlere Doğan Solibri Yayınları'ndan çıkan, doktor ve yazar Aslıhan Güven'e ait "CEVDETGİLLER" isimli romanla geldim. İlk kitabı; "KELEBEĞİN DÖNGÜSÜ". Sayamadığım pek çok ünvana sahip kendisi. Kısaca
çocuksu sinema sanatının estetik değer taşıyan örnekleri 1950'li yıllardan sonra beyaz perdede görünmeye başlar. üzerinde en çok konuşulan "çocuksu" sinema filmi ise albert lamorisse'in kırmızı balon (1956) filmi olmuştur. ilk nitelikli örnekler arasında victtoriode sica'nın bisiklet hırsızları (1948), sercando gonzales'in yanco (1961), andrey tarkovski'nin ivan'ın çocukluğu (1962), tölümüş okeyev'in çocukluğumun gökyüzü (1966), mecit mecidi'nin cennetin çocukları (1997) ve cennetin rengi (1997) sayılabilir.
Sayfa 51 - uçan at yayınları, 3.basım, şubat 2022.