Aynadaki Yalan isimli romanından:
- "(...) Bir kadın istiyor... Bir kadın ki, erkek zekâsını kat kat aşan bir içgüdü sayesinde her ân yenilenmek, asla tükenmemek gibi bir sanat tılsımı içinde, insana şah damarından daha yakın Allah'a yol verebilsin... Ve bütün bunları hiçbir ukalâlığa yeltenmeksizin sihirbazca yerine getirebilsin... Daima mahkûm olduğu noktaları kollayabilsin ve o nokta göründü mü hemen silinmeyi, kılçık taraflarını gizlemeyi kestirebilsin...
Hani o kadın?.."
Aynadaki Yalan isimli romanından:
- "Bir kadın istiyor... Bir kadın ki, erkeği kelimelerden iğrenmeye başladığı ân susmayı bilsin... Bir kadın istiyor... Bir kadın ki, erkeğinin şahsiyetini manto gibi giysin ve sihirleri ürkütmemek, cazibe mevcelerini darıltmamak hünerinden estetik bir idrakle anlayışı olsun..."
Duâyı kabul eden, dilekleri veren,
vermeyi murâd edince el açtıran,
ancak sevdiği kuluna duâ ettiren, sevmediklerinin elini ve dilini bağlayan ve kendisine yönelmekten alıkoyan Allah’ım!
Bizi affet!
Amin.
Aynadaki Yalan romanından:
- "İster Batılı, ister Doğulu, okur yazar dedikleri yarım yamalak insanlar Don Juan tipini kadın toprağında bir fâtih, mutlu bir koleksiyoncu zannederler. Ne yanlış!.. Don juan kemiyet zenginliği içinde kadından yana fakirliğin, bulamayışın, eremeyişin ve elleri boş kalışın, melankolik örneğidir. Ve Batı edebiyatının, asıl müessiri görmeksizin varabildiği son hassasiyet ufkunu çizer. Bu ufuk, şair Fuzûli'nin "Leyla ile Mecnun" unda, "Leylâ'yı ararken mevlâ'yı bulma" şeklinde asırlarca önce aşılmıştır."