Eve Dönmenin Yolları…
“Ev” ini arayanlar için çölde vaha bulma hissi veren bir isim değil mi? :)
Kitabın isminden yola çıkarak bu his veya benzer bir beklenti ile başlarsanız, size vermesini beklediğiniz ile onun size verdiği çok uyuşmayabilir. Ama asla olumsuz taraftan değil bu yorumum. Mesela ben, el feneri misali, hızlı hızlı hadi bana yolları göster beklentisi ile almışım elime. O ise yolumun kenarlarındaki fıstık yeşili bir ağacın altına oturttu beni, şşş dur biraz soluklan dedi.
(Sahi kapağının rengi nasıl da güzel değil mi?=) )
Böylece ben soluklanırken bir solukta da okumuşum kendisini.
Yazarımızın dili çok sade; kelimeler, cümleler su gibi akıp gidiyor. Eser, yazar adayı anlatıcı karakterimizin hayatının farklı dönemlerinden anılarını içeriyor. Kitapta bahsedilen: 1985 Şili Depremi, Pinochet’in dikta rejimi, siyasi görüş ve bitaraflığın dışlandırıcılığı gibi öznel konular ile tanıdık duygularda birleşiyorsunuz. Kitabın farklı bir anlatım tarzı var. İşlenen konular bir olay örgüsü içinde anlatılmıyor. Anlatılan hususlar da derinlemesine irdelenmiyor. Ancak kesinlikle sığ değil ki bu kadar sığ olmaya yakınken. Zaten eserin konusundan, içeriğinden de ziyade hissettirdikleri bence asıl meselemiz.
Zannımca yazarımız, kendisi eve dönmeyi istemediği için, bu yolları bize söylemese de kaybolmanın güzel yanını çok güzel öğretiyor: artık tek başına yürümeyi öğrenmiş oldun!
Peki ya sonra, o kaybolabildiğimiz zamana özlem duyarsak, bütün sokakların yeni olduğu zamana?..