Servet-i Fünun yazarlarından Mehmet Rauf'un Eylül isimli romanı hakkında fikirlerimi sizlerle paylaşacağım.
* Kitabımız 1896 yılında kaleme alınmış Türk edebiyatının bu konuda yazılmış ilk romanlarından birisi. Daha önce de değindiğim gibi, Şok markette hasbelkader karşılaşmamış olsam belki de hiç okumayacağım bir kitaptı ama iyi ki de karşılaşmış ve okumuşum.
* Hikayemiz, kadınların genel olarak aldatmaya meyilli olduğunu ve bu sebeple dünya üzerinde gerçekten sevilebilecek bir kadın bulunmadığını düşünen Necib ile, Necibin kuzeni ve çok samimi dostu Süreyya'nın eşi olan Suad'ın yasak aşklarını konu ediniyor. Aslında en başta böyle bir aşk yok iken, Necib, Suad'ın ne kadar namuslu ve sadık bir kadın olduğunu görerek diğer kadınlardan çok farklı olduğunu anlıyor ve aşık olmaktan kendini alamıyor. Suad ise Necib'in saf aşkına karşı koyamaz. Ancak Suad'ın eşi Süreyya, aşıkların arasındaki en büyük engeldir. Hikayenin sonu hüzünlü bitmekle birlikte, hikayenin çok fazla dikkate şayan olduğunu söyleyemeyeceğim.
* Hikayenin bayağılığına nazaran yazarın duygu ve hissiyatı okuyucuya aksettirme gücü takdire şayan. Kelimeler öyle ustalıkla cümlelere dönüştürülmüş ki, Necib'in hicranını ve Suad'ın hislerini kendi içinizde hissedebiliyorsunuz. Uzun sayfalar boyunca hikaye hiç ilerlemezken siz hic sıkılmadan okumaya devam ediyorsunuz. O kadar altı çizilecek cümle vardı ki bir süre sonra kitabın zevkini azaltmaması için çizmekten vazgeçtim.
* Bu ve diğer aynı dönem kitapları iyi ki almışım. Gerçekten çok ayrı bir tadı var. İnsan okurken kendini bir yeşilçam filmi içerisinde hissediyor.