Yazar bu eserinde Anılar, Fuji Dağının Yüz Manzarası, Altın Manzara, Bir Ev Köpeğinin Hikayesi, Ağabeylerim, Tokyo’dan Sekiz Manzara, Günün İlk Işıkları ile Yakışıklı İnsanlar Ve Sigaraları isimlerini verdiği otobiyografik hikayelerine yer vermiş. Bu hikayelerin tamamında yazar hayatının belli dönemlerine yer verdiği gibi, sürekli olarak kurtulamadığı alışkanlıkları, tutarsızlıkları ve ailesinde yaşadığı kayıpları da biz okurlarıyla paylaşıyor. Keza yine yazarın kendini neden bu tutarsızlığa ve yalnızlığa mahkum ettiğini irdeleyebileceğimiz gerekçeleri de tekrar bu eserde bulacağımızı söyleyebilirim. Yazarın kendisine yönelik olarak ailesinden başlayan fiziksel görünüşüne dair eleştiriler, özellikle anne ve babayla olan bağsal kopuklukları da bizi bu noktada düşünmeye itekliyor. Otobiyografik yanı bulunan bu öyküler aynı zamanda hayattan kopuk bir özellik de arz etmiyor, hatta bir kısmında Japonya’da yaşanan savaş döneminin yazara ve ailesine ne gibi etkileri olduğundan da sıkça bahsedilmiş. Aslında bir noktada yazarın kısmen de olsa iç dünyasının, çevresel ve sosyal örüntülerle bütünleştiğini görebiliyoruz. Netice olarak; kusursuz
bulduğum, her bir kısmına hayran kaldığım, tekdüzelikten uzak ve konu çeşitliliği bol bu eseri, özellikle Japon edebiyatına ilgi duyan her okura öncelikli olarak öneririm.