Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Hepimiz Yamyamız

Claude Levi-Strauss

Hepimiz Yamyamız Gönderileri

Hepimiz Yamyamız kitaplarını, Hepimiz Yamyamız sözleri ve alıntılarını, Hepimiz Yamyamız yazarlarını, Hepimiz Yamyamız yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Batılı filozoflar, özne mefhumu bakımından farklı bir tavrı olduğu için Uzakdoğu düşüncesi ile kendi düşünceleri arasında karşıtlık kurarlar. Batı için temel bir apaçıklık olan benliği, bunun yanılsamalı olduğunu göstermeye önem veren Hinduizm, Taoculuk ve Budizm yadsır. Onlar için her varlık, kaçınılmaz biçimde çözülüp dağılmaya yazgılıdır; basit
İthal edilen alışkanlık özümsenmez, daha ziyade katalizör rolü oynar; yani sadece varlığıyla, ikinci ortamda potansiyel halde zaten mevcut olan benzer bir alışkanlığın tezahürüne yol açar. Bu noktayı konumuzla doğrudan ilintili bir örnekle açıklayalım. Amerikalı meslektaşlarının davetlisi ya da bir ekonomi heyetinin üyesi olarak ABD'ye giden bir kağıt imalatçısı, orada Noel ambalajları için özel kağıtlar üretildiğini tespit eder; bu fıkri onlardan alır, normal bir yayılma olgusudur bu. Hediyelerini paketlemek için mahallesindeki kırtasiyeciye kağıt almaya giden Parisli bir ev hanımı, vitrinde o zamana kadar yetinmiş olduklarından daha güzel ve daha özenli yapılmış kağıtlar görür; Amerikan alışkanlıklarından tamamen habersizdir, ama o kağıt estetik bir talebi karşılıyordur ve bunu dışavurma yollarından mahrum olmasına rağmen ev hanımında zaten bulunan bir duygusal yatkınlığın dışavurumudur. Bunu benimserken, yabancı bir adeti (imalatçı gibi) doğrudan almış olmaz, fakat görür görmez bu adet ev hanımında özdeş bir adetin doğuşunu teşvik eder.
Reklam
(...) gözlerimizin önünde cereyan eden ve kendi toplumumuzda sahneye çıkan olaylar hakkında akıl yürütmek, kolay olduğu kadar zordur da. Kolaydır, çünkü tecrübenin devamlılığı her anıyla ve bütün ince ayrımlarıyla korunmaktadır; zordur, çünkü en küçükleri de dahil olmak üzere toplumsal dönüşümlerin son derece karmaşık olduğunun ayırdına ancak böyle çok nadir vesilelerle varılır; çünkü faili olduğumuz olaylara atfettiğimiz görünür sebepler, bize bu olaylarda bir rol tahsis eden gerçek nedenlerden hayli farklıdır.
Noel Baba dün öğleden sonra Dijon Katedrali'nin parmaklıklarına asıldı ve kilise meydanındaki halkın huzurunda yakıldı. İbretialem için düzenlenen ve kilise okullarından gelen yüzlerce çocuğun önünde vuku bulan bu gösteri, Noel Baba'yı gaspçılık ve sapkınlıktan mahkum eden din adamlarının rızasıyla kararlaştırılmıştı. Noel Baba, bu bayramı paganlaştırmak ve dağdan gelip bağdakini kovmakla suçlanıyor. Özellikle de İsa'nın doğduğu yemliği gösteren köşelerin titizlikle uzak tutulduğu devlet okullarının tümüne Noel Baba'nın girmiş olması şiddetle kınanıyor. Pazar günü öğleden sonra saat üçte, ak sakallı adamcağız, birçok masumun başına geldiği gibi, aslında idamını alkışlayacakların işlemiş oldukları bir kabahatin bedelini ödedi. Ateş sakalını sardı ve dumanlar içinde gözden kayboldu. İnfaz sonrasında, aşağıda özeti bulunan bildiri yayımlandı: Yalana karşı mücadele etme arzusundaki tüm Hıristiyan ailelerini temsilen Dijon Katedrali önünde toplanan iki yüz elli çocuk, Noel Baba'yı yakmışlardır. Bir gösteriden ziyade simgesel bir jest söz konusudur. Noel Baba yakılarak kurban edilmiştir. Başkaları ağızlarına geleni söyleyip yazsalar ve Noel Baba'yı Kamçılı Baba'nın karşıtı haline getirseler de, gerçekte, çocuklarda din duygusu yalanla uyandırılamaz ve bu hiçbir şekilde bir eğitim yöntemi olamaz. Biz Hıristiyanlar için Noel Yortusu, Kurtarıcı'nın doğumunun kutlandığı gün olarak kalmalıdır.
1951 fransa_ eylem pek başarılı olmuş gibi görünmüyorKitabı okudu
Örf ve Âdet
" (...) herkes kendi alışık olmadığı şeye barbarlık der. Oysa ne kadar acayip, sarsıcı, hatta başkaldırıcı görünürse görünsün, bağlamına yerleştirilirse, iyi yönlendirilen bir aklın açıklayamayacağı inanç ya da örf ve adet yoktur."
Sayfa 95 - MetisKitabı okudu
Auguste Comte
"Pozitivizmin kurucusu Auguste Comte, sisteminde bilim felsefesi gitgide yerini yeni bir dinin kurulmasına bıraktıkça İtalya'ya daha çok yer vermişti. Elbette ki düzen içinde ilerlemeyi disiplin altına sokabilmenin tek yolu olan din fikri, tasarısından hiçbir zaman eksik olmamıştı. Kilisesini örgütlerken, Fransa'dan sonra, Protestanlığın ve özgür vicdan muhasebesinin rasyonel düşünce gelişimini kolaylaştırdığı Almanya'ya öncelik tanımayı tasarlamıştı başta. İnsanlığın Başpapazı'nın yeri Paris'te olacaktı; sekiz Fransız, yedi İngiliz, altı Alman, beş İtalyan ve dört İspanyoldan oluşan bir kurul da ona yardımcı olacaktı. İtalyanlar Piemonte, Lombardiye, Toscana, Roma eyaleti ve Napoli bölgesini temsil edecekti. Bu planını 1851'de yayımlanan Pozitif Siyaset Sistemi'nin birinci cildinde hatırlatır. (...)"
Sayfa 113 - MetisKitabı okudu
Reklam
Bunu bir çoğu inkar ediyor
Fransa’yı 16. yüzyılda kana boğan Din Savaşları sırasında, dönem metinlerinin belirttiğine göre açlıktan gözü dönen Parisliler, yeraltı gömütlüklerindeki insan kemiklerini ezerek elde ettikleri unla yaptıkları ekmekleri yemek zorunda kalmışlardır.
Az parfüm sıkın! Ortalık kızışmasın:D
Kızışan her kadının bütün erkekleri çekmesi gibi bir tehlike ortaya çıkmıştır. Toplum düzeni buna dayanamazdı. Dolayısıyla toplumun olması için kadının kızışma döneminin ortadan kalkması gerekmişti. Hiç değilse bu son teori cazip bir gerekçeye dayanmaktadır. Cinsel kokular tamamen yok olmamış, doğal olmaktan çıkıp kültürelleşmiştir. Kimyasal yapıları organik feromonların yapısına çok benzer olmaya devam eden parfümlerin kökeni budur; zira, günümüzde de hâlâ, bu parfümlerin bileşimine giren maddeler hayvansal kaynaklıdır.
Dolayısıyla pozitivizm beş Batı dilinin –Fransızca, İngilizce, Almanca, İspanyolca ve İtalyancanın– “en müzikal olanının başkanlığında” kaynaşmasını sağlayacaktır. Önce İnsanlık dininin icapları doğrultusunda kutsallaştırılmış olan Dante ve Ariosto’nun dili, evrensel dil olacaktır. Netice itibarıyla, Comte hedeflerine ulaşmış olsa, bugün uluslararası toplantılarda Amerikan İngilizcesi yerine sadece İtalyancanın konuşulduğu duyulacaktı…
Reklam
Herkes kendi alışık olmadığı şeye barbarlık der.
Tibet’te öyle toplumlar vardır ki birkaç erkek kardeşin eşi aynıdır. Bütün çocuklar baba dedikleri büyük ağabeye ait kabul edilirler. Gerçek biyolojik bağlardan habersiz değillerdir, fakat buna pek önem verilmez. Simetrik bir durumsa Amazon bölgesinde elli yıl önce tanıdığım Tupi-Kawahiblerde yaygındı: Bir erkek birkaç kız kardeşle, ya da bir anne ve onun önceki bir izdivacından olma kızıyla evlenebilmekteydi; bu kadınlar, ilgilendikleri çocuğun kendilerinin mi yoksa kocalarının başka bir eşinin mi olduğuna bakmadan bütün çocukları birlikte büyütüyorlardı.
Kadın Sünneti!!
Afrika ve Endonezya’daki çeşitli halkların mutat biçimde uyguladığı (Eski Mısır’da da yaygındı) kadın sünneti, klitorisin, bazen de vulvanın küçük dudaklarının kesilip alınması demektir. Sünnet edilmemiş bir kıza murdar, hatta tehlikeli gözüyle bakılır ve evlenecek kimse bulamaz. Avrupa’da çoğu zaman tasavvur edilenin aksine, bu uygulamayı erkekler dayatmaz; 1988’deki davanın zanlılarının çevirmenleri aracılığıyla açıkladığına göre “kadınlar arasında bir sır”dır bu. Kadınlar kızlarının da aynen kendileri gibi sünnet edilmesini istemektedir.
Her şeyleri ters :D
YAKLAŞIK İKİ BİN BEŞ YÜZ YIL ÖNCE Mısır’ı gezen Herodotos, başka yerlerde gözlemleme imkânı bulduğu alışkanlıkların tersine rastlayınca şaşkınlığa düşecek ve Mısırlıların her hususta diğer halkların tersi davranışlar gösterdiğini yazacaktı. Kadınlar ticaretle uğraşırken erkekler evde kalıp halı veya kumaş dokuyorlar, ama dokumada da, atkı atmaya başka ülkelerdeki gibi yukarıdan değil aşağıdan başlanıyor. Kadınlar küçük hacetlerini ayakta, erkeklerse çömelerek yapıyorlar. Listeye devam etmiyorum.
Ölüm hakkında kafamızda canlandırabileceğimiz ilk yaklaşık imge, ötekilik/başkalık olgusudur.
313 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.