#kırmızıperde din, ahlâk ve toplum konusundaki tüm ön yargıları yerle bir ediyor. O dönem için cesur ve sınırları aşan bir hikâye.
Jules Amédée Barbey d'Aurevilly, 1874 yılında bu eseriyle bir skandal yarattı ve hakkında kovuşturma açıldı. Yazar olarak tanınmadan önce, korkulan ve öngörülemeyen bir edebiyat eleştirmeniydi.
Vikont, İngiltere’de kraliyet ailesinden biri gibi yetiştirilmiş, İmparatorun feragatinden sonra Bourbon’ların tarafında mücadele ettmiş ve Saint-Louis Nişanı’yla onurlandırılmıştı. Vikont için askerî hayatı her şeyden önce geliyordu. Gençliğinde, o dönemin estetik kurallarına, moda ve yaşam tarzı gibi şeylere büyük önem veren bir dandy’di. Anlatıcı ve vikont, arabada bir yolculuk sırasında karşılaşıyorlar. Arabada oluşan arıza nedeniyle, vikont baktığı pencerenin hikâyesini anlatmaya başlıyor.
1813 yılında, henüz on yedi yaşında iken, bir piyade alayına teğmen olarak yeni atanmıştı ve Almanya seferi için emir bekliyordu. Atlı Konak’ta bir oda kiralamış ve kasaba hayatından oldukça sıkılıyordu. Sadece ve sadece üniforma aşkıyla yanıp tutuşuyordu. Han sahiplerinin kızı Matmazel Albertine, kibirli, mesafeli ve iyi yetiştirilmiş bir aile kızıydı. Albertine, yakışık almayan hatta şeytanî diyebileceğimiz bir girişimde bulunuyor, bu da bir başka felâkete neden oluyor…