Kızılelma

Ziya Gökalp
Vatan ne Türkiye'dir Türklere, ne Türkistan; Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan… Ziya Gökalp, büyük bir çoğun­luğunu “Genç Kalemler”, “Türk Yurdu”, “Halka Doğru”, “Türk Sözü” gibi dergilerde ya­yımladığı şiirlerini “Kızılelma” adı altında bir araya getirmiştir. Kitapta yer alan “Kızılelma” şiiri, kitabın adını ve kitapta yer alan şiirlerin muhtevasını da tayin etmiştir. “Turan”, “Ötüken Ülkesi”, “Altın Yurt”, “Altın Destan”, “Ergenekon”, “Balkanlar Destanı” ve “Kızıl Destan” gibi şiir adlarına bakıldığında bunların Kızılelma mefkûresiyle örtüşen şiirler oldukları görülür. Ziya Gökalp'ın bu kitabına “Kızılelma” adını koyması ve ki­tabında ilk olarak “Turan” şiirine yer vermesi tesadüf değildir. Bu iki şiir, Ziya Gökalp'ın hayatı boyunca savunduğu ve dile ge­tirdiği temel düşüncelerinin yansıması, hatta özetidir. “Turan” şiiri, Türklerin büyük bir ülkede birlikte yaşama ideallerini ve isteğini anlatırken, “Kızılelma” ise bu ülkede yaşayan insanların ülküsünü dile getirmekte, onlara aramaları ve ulaşmaları gereken yerleri ve fikirleri işaret etmektedir. Kızılelma oldu bir güzel Cennet: Oradan Turan'a yağdı saadet.
184 sayfa · İlk Yayın Tarihi: 1976
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

184 syf.
5/10 puan verdi
·
15 günde okudu
Kızılelma - Dikkat spoiler içerebilir!
Mustafa Kemal Ataturkun fikirlerimi babasi dedigi Ziya Gökalp in daha önce tanin ve halka doğru gazetelerinde yayinlasmis şiirlerden oluşan bir eser. Keyifli okumalar diler, böyle güzel bir mecrayı bizlere sunduğu için 1K ekibine teşekkür ederim.
Kızılelma
KızılelmaZiya Gökalp · Ötüken Neşriyat · 20172,254 okunma
148 syf.
7/10 puan verdi
Kitap ilk anda klâsik bir şiir kitabı gibi görünüyor. Ancak okumaya başlayınca çok daha farklı bir şekilde kaleme alındığı anlaşılıyor. Hikâyelerin hepsi, hatta bazı gerçek hayattan alıntılar da dahil olmak üzere şiir olarak anlatılmış ve okurken farklı bir tat bırakıyor. Zengin kafiye ve zengin kelimeleriyle, şiirlerden oluşan kısa ve ibretlik hikâyelerle bezenmiş bir kitap.
Kızıl Elma
Kızıl ElmaZiya Gökalp · Karbon Kitaplar · 20182,254 okunma
166 syf.
6/10 puan verdi
Kızıl Elma
Kızıl Elma
Ziya Gökalp
Ziya Gökalp
Kitap Turan şiiri ile başlıyor, akabinde masal, koşma ve destan olarak üç bölüme ayrılıyor. Gökalp bu kitabında masal ve destanları şiirsel bir formatta anlatmış yani klasik bir şiir kitabından farklı bir şey denemiş. Kitabı verdiği mesajlar itibariyle beğensem de, masal kısmını okurken bölümleri biraz uzun ve sıkıcı buldum o bölümü okurken sıkıldım. Yani bu açıdan ortalamanın biraz üstünde bir şiir kitabı diyebilirim. Değişik bir tarzda şiir kitabı okumak isteyenler okuyabilir...
Kızıl Elma
Kızıl ElmaZiya Gökalp · Kapra Yayıncılık · 20212,254 okunma
176 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
2 saatte okudu
Türk tarihinde önemli bir yere sahip olan, aslen Diyarbakır kökenli olduğu durumda dahi Türkçülüğe büyük katkısı olan Ziya Gökalp'in muazzam şiir kitabı. Uzun zaman aramalarımdan sonra Adana'da son anda Kitapsan'da buldum aldım ve 1 saatte bitti. Okuduğunuz zaman tüyleriniz diken diken oluyor,kanınız kaynıyor bile denenebilir. Okurken içim titredi. Muhteşemdi.
Kızıl Elma
Kızıl ElmaZiya Gökalp · Bilgeoğuz Yayınları · 20172,254 okunma
148 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 saatte okudu
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün fikirlerimin babası dediği ünlü düşünür ve şair yazar Ziya Gökalp’ın şiirlerini okumak benim için keyifliydi. O kuşkusuz son zamanların en büyük Türkçüsü. Ziya Gökalp ve Atsız şiirlerini okumayan çok şey kaybeder, diğer kitaplarını okumak için gün sayıyorum.
Kızıl Elma
Kızıl ElmaZiya Gökalp · Karbon Kitaplar · 20182,254 okunma
148 syf.
10/10 puan verdi
Kızıl Elma üç bölümden oluşuyor. Masallar, koşmalar ve destanlar. Ziya Gökalp aslında bildiğimiz Türklere has masalları, destanları kendi uslubuyla kaleme alıyor. Türk tarihi, kültürü, gelenek ve göreneklerini de içerdiği için, bilenlere hatırlatıcı, bilmeyenlere öğretici nitelikte bir eser. Bu önemli bilgileri Gelecek nesillere aktarabiliriz umarım. Zira tarihini, geçmişini bilmeli, unutmamalı toplumlar. Ben çok severek okudum, tavsiye de ediyorum, hatta mutlaka okuyunuz.
Kızıl Elma
Kızıl ElmaZiya Gökalp · Karbon Kitaplar · 20182,254 okunma
148 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 saatte okudu
Kesinlikle bir solukta okunacak bir eser. Masal tadında olan kısmı daha çok hoşuma gitti aslına bakarsanız. Genel anlamda ders çıkarılacak bir kitap olduğunu söylemek mümkün.
Kızıl Elma
Kızıl ElmaZiya Gökalp · Karbon Kitaplar · 20182,254 okunma
230 syf.
7/10 puan verdi
·
4 günde okudu
okumaya başlamadan önce son sayfalarda bulunan sözlüğe göz atmanızı tavsiye ederim.vatan sevgisini iliklerine kadar işlemiş olan şairi okumak çok büyük bir zevkti. daha önce elime kitabı aldığımda anlamadığım için yarım bırakmıştım tekrar şans vermişim iyi ki.Tabii o şansı kitaba değil kendime vermiş olmamın altını çiziyorum..
Kızılelma
KızılelmaZiya Gökalp · Kültür Bakanlığı Yayınları · 19762,254 okunma
184 syf.
·
Puan vermedi
Kızılelma
Bir çok eseriyle hemen hemen hepimizin hayatına bir noktada dahil olmuş, “Türkçülük” akımının en büyük temsilcilerinden biri olan Ziya Gökalp Milliyetçiliğinin babası olarak neşredilir. Meşrutiyet döneminde Türk düşünce ve siyaset hayatını kuvvetle etkilemiş, Milli Edebiyat akımı içinde verdiği eserlerle Türk edebiyatının biçim ve dil yönünden
Kızılelma
KızılelmaZiya Gökalp · Ötüken Neşriyat · 20172,254 okunma
184 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Kızılelma
Benim okuduğum Kızılelma, Hikmet Tanyu'nun hazırladığı 1976 yılı Kültür Bakanlığı tarafından basılan 230 sayfalık kitap. Kitap 3 başlıktan oluşuyor. Masallar, Koşmalar ve Destanlar. Hepsi birbirinden güzel şiirler. Keyifli okumalar.
Kızılelma
KızılelmaZiya Gökalp · Kültür Bakanlığı Yayınları · 19762,254 okunma

Yazar Hakkında

Ziya Gökalp
Ziya GökalpYazar · 47 kitap
Mehmet Ziya Gökalp, yapıtları ve görüşleriyle Türkçülüğü ve Türk milliyetçiliğini önemli ölçüde etkileyen Türk toplumbilimci, yazar, şair ve siyasetçidir. Meclis-i Mebusanda ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekilliği yapmıştır. "Türk millîyetçiliğinin babası" olarak da anılır.rnrnZiya Gökalp 23 Mart 1876da, yerel bir gazetede çalışan memur Çermikli Tevfik Beyin oğlu olarak Diyarbakır Çermikte dünyaya geldi. Annesi Zeliha Hanım’dır. 16. yüzyıla kadar Araplar ve Farslar egemenliğinde olan Diyabakır sonradan Türk, Kürt ve Ermeni toplulukların millî çekişmeleri ile şekillenmiştir. Bu kültürel ortamın onun millî benliğine etki ettiği öne sürülmüştür. Sonraları, siyasi düşmanları onun Kürt kökenli olduğunu öne sürdüğünde, Gökalp, babası tarafından Türk ırkına sahip olduğundan emin olduğunu ama aslında bunun önemsiz olduğunu belirtmiştir. "Sosyolojik çalışmalarımdan öğrendim ki milliyet, eğitime dayalıdır". Bazı tarihçiler buna rağmen onu Kürt asıllı olarak tanımlamışlardır.rnrnEğitimine doğduğu yer olan Diyarbarkır’da başladı. 1886’da Mektebi Rüştiye-i Askeriyye’ye (Askeri Lise) girdi; özgürlük düşüncesini ilk defa bu okuldaki hocası Kolağası (Önyüzbaşı) İsmail Hakkı Bey aşıladı. Askeri rüştiyenin son sınıfında iken babasını kaybetti.1890’da amcası Müderris Hacı Hasip Bey’den geleneksel İslam ilimleri ile ilgili ders almaya başladı. Öğrenimine İstanbul’da devam etmek istediyse de bu imkânı bulamayınca 1891’de Diyarbakır’da İdadi Mülkiye’nin(Sivil Lise) ikinci sınıfına kaydoldu. Son sınıfta öğrenci iken “Padişahım Çok Yaşa” yerine “Milletim Çok Yaşa” diye bağırması, hakkında soruşturma açılmasına yol açtı. O sırada okul süresinin beş yıldan yedi yıla çıkması üzerine 1894’te okuldan ayrıldı.rnrnLiseden ayrıldıktan sonra amcasından Arapça ve Farsça dersleri aldı. Tasavvufla ilgilendi. Fransızca öğrenmeye başladı. Diyarbakır’daki kolera salgını nedeniyle bu şehirde görevlendirilen Doktor Abdullah Cevdet Bey ile tanıştı, fikirlerinden etkilendi. Ekonomik sıkıntılar yüzünden öğrenimine devam etmek için İstanbul’a gidememesi, ailesinin evlenmesi için baskı yapması gibi nedenler 18 yaşındaki Mehmet Ziya’yı intihara sürükledi. İntihar girişiminin sebebi olarak idadideki hocası Dr. Yorgi Efendi’den aldığı felsefe eğitimi ve ailesinin verdiği dini eğitim arasında yaşadığı çatışma da gösterilmektedir. Kafasına sıktığı kurşun, güç koşullar altında yapılan morfinsiz bir ameliyatla çıkarıldı. Ameliyatı gerçekleştiren Dr. Abdullah Cevdet Bey ve Diyarbakır’da bulunan genç bir Rus operatördü. İntihar girişiminden sonra kendisini tekrar okumaya verdi. Özgürlüğe düşman olanlara çatan pek çok şiir yazdı.rnrn1896da , Erzincan Askeri Lisesi’nde öğrenci olan kardeşi Nihat sayesinde Harp Okulu öğrencileri ile birlikte İstanbula giden Gökalp, ücretsiz olduğu için Baytar Mektebine kaydını yaptırdı. Buradaki öğrenimi sırasında ülkedeki özgürlük hareketine katılmış insanlarla tanışmak için gayret gösterdi; İbrahim Temo ve İshak Sükûti ile görüştü. Jön Türkler’den etkilendi. İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katıldı. “Yasak yayınları okumak ve muhalif derneklere üye olmak” nedeniyle 1898’de tutuklandı. Bir yıl cezaevinde kaldı.rnrnSerbest bırakıldıktan sonra 1900de Diyarbakır’a sürgüne gönderildi. Yüksek öğrenimini tamamlayamayan Mehmet Ziya’nın Diyarbakır’daki amcası ölmüş ve kızı Vecihe ile evlenmesini vasiyet etmişti. Amcasının vasiyetini yerine getirmiş ve Vecihe Hanım ile evliliğinden bir oğlu (Sedat), 3 kızı (Seniha, Hürriyet, Türkan) olmuştur.rnrn1908e kadar Diyarbakırda küçük memuriyetler yaptı. Eşinin mal varlığıyla rahat bir yaşam sürdürürken el altından hürriyet çalışmalarını yürüttü. O dönemde bölgenin güvenliği için kurulan ve başında Kürt asıllı İbrahim Paşanın bulunduğu Hamidiye Alayları hırsızlık ve soygun olaylarına karışınca halkı örgütleyerek eyleme yöneltti. 3 gün boyunca Diyarbakır Telgrafhanesini işgal ederek buradan saraya İbrahim Paşa ve adamlarını cezalandırmaları için telgraflar çekmeye başladı.rnrnDoğu ile Batı arasında ki kilit bağlantı noktalarından olan Diyarbakır Telgrafhanesinin işgali işin içine Batılı devletlerinde karışmasına neden oldu. Onlarında saraya yaptığı baskı neticesinde bölgeye bir araştırma heyeti gönderildi. Fakat bir süre için sinen İbrahim Paşa ve adamları daha sonra aynı kanunsuzluklara yeniden başlayınca Ziya Gökalp ve arkadaşlarının önderliğindeki halk bu sefer 11 gün süre ile telgrafhaneyi yeniden işgal ettiler. Bu direnişin sonunda İbrahim Paşa ve adamları bölgeden uzaklaştırılmıştır.rnrn1904- 1908 arasında Diyarbakır Gazetesi’nde şiir ve yazılarını yayımladı. İbrahim Paşa’nın halka yaptığı zulümleri "Şaki İbrahim Destanı" adlı yapıtında anlattı.rnrnII. Meşrutiyetten sonrarnrnII. Meşrutiyet’ten sonra İttihat ve Terakkinin Diyarbakır şubesini kurdu ve temsilcisi oldu. "Peyman" gazetesini çıkardı.rnrnMehmet Ziya, 1909da Selanikte toplanan İttihat ve Terakki Kongresine Diyarbakır delegesi olarak katıldı ve örgütün Selanik’teki merkez yönetim kuruluna üye seçildi. Selanik’te kalmayı sürdürerek çevresinde bir kültür hareketi yaratmaya çalıştı. Lise programlarına sosyal bilimler dersi koydurtarak bu disiplinin okullarımıza girmesini sağladı. İttihat ve Terakki Selanik Şubesi’ni gençlik işleri ile uğraşan kolunun başına geçen Ziya Bey, çevresindeki gençlere toplumbilim ve felsefe dersleri verdi. Tevfik Sedat, Demirtaş, Gökalp gibi takma adlarla Selanik’te yayımlanan felsefe dergisinde yazılar yazdı. Dünyadaki Türkleri birleştiren, güçlü bir Türk devleti kurulmasını tasarlayan Ziya Bey, bu ülküyü dile getirdiği Altun Destanı’nı 1911’de Genç Kalemler Dergisi’nde yayımladı.rnrn1912de Derneğin merkezi İstanbul’a taşınınca, Ziya Gökalp de İstanbul’a geldi, Cerrahpaşa semtine yerleşti. Mart ayında Ergani/Maden (Diyar-ı Bekir) mebusu olarak Meclis-i Mebusana seçildi. Meclis dört ay sonra kapatılınca Edebiyat Fakültesi’nde öğretim görevlisi oldu. Kurumda onun eğitimle ilgili görüşleri kabul gördü; Darülfünun ve Eğitim Fakültesi’nde ders programları, okutulacak kitaplar onun önerileri doğrultusunda kararlaştırıldı. 1913 ve 1914 yıllarında kendisine önerilen Maarif Nazırlığı (Milli Eğitim Bakanlığı) görevini kabul etmedi, üniversitedeki görevini sürdürdü. 1915’te İstanbul Üniversitesi’nin Felsefe bölümünde İctiamiyyat müderrisi (Sosyoloji Hocası) olarak atandı. İstanbul Üniversitesi’ndeki ilk sosyoloji profesörü idi, üniversitelerimize toplumbilim onun sayesinde girdi.rnrnDüşüncelerini Türkçülük etrafında şekillendiren Mehmet Ziya Bey, İstanbul’a gelir gelmez Türk Ocağının kurucuları arasında yer almıştı. Derneğin yayın organı "Türk Yurdu" başta olmak üzere Halka Doğru, İslam Mecmuası, Milli Tetebbular Mecmuası, İktisadiyat Mecmuası, İçtimaiyat Mecmuası, Yeni Mecmuada yazılar yazdı. Balkan Savaşı öncesinden I. Dünya Savaşı başlarına kadar Türk Yurdu dergisinin yönetim kurulunda kaldı, derginin her sayısın bir şiir bir de yazı verdi. Türkleşmek-İslamlaşmak-Muasırlaşmak başlıklı yazı dizisinde önemli konular yer verdi. Sonraki yıllarda Yeni Mecmua’yı çıkardı.rnrnZiya Gökalp, bir yandan da eser vermeyi sürdürüyordu. 1914’te "Kızıl Elma"; 1918’de ise Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak" adlı eseri ile "Yeni Hayat" isimli şiir kitabını yayımladı.rnSon yıllarırnrnI. Dünya Savaşında Osmanlı Devletinin yenilmesinden sonra tüm görevlerinden alındı. 1919da üniversite içinde İngilizler tarafından tutuklandı; dört ay Bekirağa Bölüğü’nde tutuklu kaldıktan sonra Ermeni soykırımı iddiaları ile ilgili işgal mahkemesi tarafından yargılandı. Mahkeme sürecinde soykırım iddialarını kesinlikle reddetmiş ve Mukatele(karşılıklı öldürme) tezini savunmuştur. Yargılama sonucu diğer İttihatçılarla birlikte Malta’ya sürgüne gönderilen Ziya Gökalp, orada arkadaşlarına toplumbilim ve felsefe dersleri verdi. Malta sürgünlüğü dönemde ailesiyle yaptığı mektuplaşmalar daha sonra Limni ve Malta Mektupları adıyla kitaplaştırılmıştır; sözkonusu kitap Malta sürgünlerinin orada geçirdikleri hayat şartlarıyla ilgili elimizdeki tek eserdir.rnrnZiya Gökalp, 2 yıllık sürgün döneminden sonra İstanbul’a döndüğünde üniversitede ders vermeye devam etmek istediyse de bu isteği kabul edilmedi. Bir ay kadar Ankara’da yaşadıktan sonra ailesiyle Diyarbakıra gitti, Ahmet Ağaoğlu’nun desteğiyle Küçük Mecmuayı çıkardı, yazılarıyla Kurtuluş Savaşı’nı destekledi.rnrn1923te Maarif Vekaleti Telif ve Tercüme Heyeti Başkanlığına atandı, Ankaraya gitti. Aynı yıl Türkçülüğün Esasları isimli ünlü esrini yayımladı. Ağustos’ta İkinci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisine Atatürk tarafından Diyarbakır mebusu olarak seçildi. Ankara’ya yerleşen Ziya Gökalp, kültürel ve düşünsel çalışmalarına hiç ara vermdi;e dünya klasiklerinin dilimize çevrilip yayımlanması ile uğraştı. 1924te kısa süren bir hastalığın ardından dinlenmek için gittiği İstanbulda 25 Eylül 1924 günü hayatını kaybetti. Sultanahmet’teki II. Mahmut Türbesi haziresine defnedildi.rnGörüşlerirnrnOsmanlı Devletinin parçalanma sürecinde yeni bir ulusal kimlik arayışına girdi. Düşüncesinin temelinde, Türk toplumunun kendine özgü ahlaki ve kültürel değerleriyle, Batıdan aldığı bazı değerleri kaynaştırarak bir senteze ulaşma çabası yatıyordu. "Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak" diye özetlediği bu yaklaşımın kültürel öğesi Türkçülük, ahlaki öğesi de İslamdı. Uluslararası kültürün yapıcı öğesinin ulusal kültürler olduğunu savundu. Saray edebiyatının karşısına halk edebiyatını koydu. Batının teknolojik ve bilimsel gelişmesini sağlayan pozitif bilim anlayışını benimsedi. Dini, toplumsal birliğin sağlanmasında yardımcı bir öğe olarak değerlendirdi.rnrnToplumsal modeli, Emile Durkheimin teorik temellerini kurduğu "dayanışmacılık" temel
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.