Lontanı’nun devamı niteliğinde olarak kabul edilen bu romanda bazı eleştirilerim olacaktır. Romandaki karakter isimlerini akılda tutmak beni çok yordu ki bu da bazı yerlerde kafa karışıklığına neden oldu. Yani romanı kısaca özetleyin deseniz becerebilecek biri pek çıkmaz. Her ne kadar yazarın tekniğine alışık da olsak bu kez roman biraz yorucuydu. 610 sayfa 450 sayfada rahatlıkla sonlanabilirdi. Bölümler ortalama 2-4 sayfadan oluşsa da yazar bölümün son cümlesinde heyecan ve gizemi doruk noktasına çekebiliyor. Mekandan ziyade karakter fazlalığı , romanda ne anlatılmak istendiği çemberinin dışına çıkmamıza neden oldu. Tabii ki öğretici, bilgilendirici yönleri yine de vardı.
Yazar, bir söyleşisinde “Ben, bir romanı yazmadan önce tüm kurguyu, karakterleri, başlangıcı , finali, kısaca senaryoyu hazırlar, ardından sadece yazıma geçerim.” demişti. İşte yazarın dehası burada ön plana çıkıyor ve nasıl yani? diyoruz. Ben her zaman olduğu gibi gün yüzüne çıkmamış betimlemelerine hayranım. Tek örnek vereyim. “Sanki ayaklarının altında binlerce kalem pil yuvarlanıyordu. “ Keyifli okumalar.Sırada Son Av var.