Mariabronn Manastırı’nda kesişen iki hayat...
Düşünür, bilge, araştırmacı, üstün zekalı, güleryüzlü, genç yaşına rağmen manastırda öğretmenlik yapan Narziss...
Hayal dünyası oldukça geniş, çocuksu bir ruha sahip Goldmund...
İkisi de gencecik, ikisi de ağırbaşlı, ikisi de kaderlerinin çağrısını içlerinde barındırıyor ve ikisi de dünyada bulunmalarının bir nedene bağlı olduğuna inanıyor...
Kendi eksikliklerini ve kaybolmuşluklarını birbirinde bulan iki insan...
Zıt görünen bu karakterlerin, başkalarını imrendirecek ve kıskandıracak muhteşem dostluğu...
Aşkının peşinden giden Goldmund’un yaşadıkları ve birgün mutlaka tekrar kavuşmak umuduyla geçen zaman...
Akıl ve mantık, ölüm ve yaşam, aşk ve tutku üzerine kurulan paha biçilmez nitelikteki felsefi cümleler...
Özet olarak, okumanın keyfini ve doyumsuz edebi hazzı tattırabilecek ne arıyorsanız bu müthiş kitapta mevcut.
Arkadaşlık-dostluk kitapları hep bende ayrı bir yere sahip olmuşlardır. İstrati’nin ‘Mihael’i, Steinbeck’in ‘Fareler ve İnsanlar’ı, Pavese’nin ‘Senin Köylerin’i, Barış Bıçakçı’nın ‘Bizim Büyük Çaresizliğimiz’i ve Hosseini’nin ‘Uçurtma Avcısı’ bu kitaplardan bende en çok etki bırakanlar olmuştur. E işin içine felsefe de girince, içinde bulunduğum yoğunluğa rağmen çok çok çok keyif aldığım bir okuma oldu. Bu sıradışı ve zıt dostların/dostluğun verdiği mesajlar ve yaşanan maceraların felsefeyle harmanlanması size kendinizi sorgulatacak, derin düşüncelere daldıracak.
Keyifli okumalar dilerim.