"Dostoyevski'yi okudum, o gün bu gündür
huzurum yok."
Cemal Süreya
Yorum ve spoiler birlikte sunulmuştur.
Dostoyevski, 1800'lü yıllarda Rusya dahil tüm dünyada ortaya çıkan savaşları, devrimleri, ayaklanmaları, büyük fikir değişikliklerini, toplumsal değişimleri ve bunların getirdiği zor koşulları görmüş; askerlikten kürek mahkumluğuna uzanan karmaşık ve yoğun psikolojik dönemler geçirmiş, eserlerinde bunları kendi tarzında, insan ruhunun inceliklerini, yaralarını ve zayıflıklarını, bağlayıcılığı yüksek bir dille ifade etmiştir.
Netoçka, Dostoyevski'nin ilk eserlerini verdiği dönemlerde başladığı, fakat para sıkıntısı çektiği için gazetede yazmaya başlamasıyla birlikte uzaklaşıp, tamamlayamadığı eseridir.
Kitap, Dostoyevski'nin de izniyle cezaevinde bulunduğu dönemde yayınlanmıştır.
Roman, Netoçka'nın ağzından kendi hayatını, yaşadığı olayları, kendi bakışıyla -çocuk saflığı, sadeliği, neden-sonuç bağlamından uzak, olduğu gibi, içten bir şekilde- dile getiriyor.
Kitap 3 bölümden oluşuyor.
Bu bölümlerde, Netoçka'nın, hayatının uğradığı değişiklikler ve bunların ona ruhsal ve gelişimsel anlamda kaybettirdikleri ve kazandırdıkları anlatılıyor.
Netoçka, hastalıklı ve zayıf yaratılışlı olan annesi, müzisyen ve aylak babası Yefimov ile yoksul bir hayat sürüyor.
Betimlemeler de özellikle bu olguyu çok daha iyi kavrıyoruz:
"Altı katlı, büyük bir evin tavan arasında oturuyorduk.
Odamızda eşya diye, muşamba kaplı, yer yer kıtığı fırlatılmış eski bir kanepe; düz bir masa, iki sandalye, annemin karyolası, köşede bir dolap, her zaman çarpık duran bir komodin, pamuklu bezden yırtık pırtık bir paravan vardı."
Yoksul ve ahlaklı bir yaşam birlikte mümkün mü?
Ahlak anlayışı kişiye ve topluma göre değişir mi?
Rahat bir yaşamda, rahatlığın sembolü ekonomik güç müdür?
Netoçka, bu sefil hayatta bir şeye tutunmaya çalışıyor ve adını bile bilmediği şey, sevgi...
Babasıyla kırmızı perdeli o büyük evde yaşamayı düşlüyor, ama nasıl?
#41046856Babası, küçük hesapları için küçücük bir çocuğu, etkilerini düşünmeksizin, ahlaki değerlerden yoksun alışkanlıklara yöneltiyor...
— Eskisi gibi akıllı çocuk olacak mısın?
— Olacağım babacığım, olacağım! Annemin paralarını nereye koyduğunu söyleyeceğim sana. Dün komodinin şu gözündeki kutudaydı!
Sefil hayat, annesi öldükten sonra babası tarafından da terk edilen Netoçka adına değişime uğruyor. Prens H, Netoçkay'ı evine alıyor ve yeni insanların, eğitimlerin ve yeni giysilerin olduğu, kendisine çok yabancı olan bir dönem başlıyor.
#41049468Ait olmama hissi, kabul görememe ve anlaşılmama hissi ve çocukluğun verdiği sevilme açlığı burada kendini açıkça belli ediyor. Yine kendi kalbini kendi gibi çocuk kalbine Prensin kızına açıyor. Özellikle bu ilişki çok etkileyici.
Çocuk gibi küsüyorsun, çocuk musun hemen ağlıyorsun, çocuk gibisin ne kadar safsın, çocukluk ediyorsun...
Bu söylemlerimizin hemen hepsi,inişli çıkışlı, garip duygu geçişleri olan bu ilişkide can buluyor:
— Anneniz, babanız var mıydı?
— Vardı.
— Sevmezler miydi sizi?
— Niçin... Severlerdi kuşkusuz.
— Fakirler miydi?
— Evet.
— Çok mu?
— Çok.
......
— Papucunu bağladığım günü anımsıyor musun?
— Anımsıyorum.
— Hoşuna gitmiş miydi?
O anda çok sevimli göründün gözüme.
"Ne düşünürse düşünsün, papucunu bağlayacağım!" dedim. Doğrusu bende hoşlanmadım değil yaptığımdan. Vallahi öpmek de istedim seni o anda...
Netoçka, çocukluktan çıkacağı dönemlerde her şey daha belirgin hale geldiğinde, sorgulamaya, değişmeye, keşfetmeye ve yeni alışkanlıklar kazanmaya başlamıştır. Dolaylı yollardan eline geçen bir mektupla hayatı yine başka bir yönde değişir.
Henüz çocukluktan çıkan genç bir kadın, tüm dünyada geçerli klişe şu öğretileri keşfediyor:
'Ayrı dünyaların insanıyız.'
'Ben sana layık değilim.'
'Tüm dünya bize karşı.'
— Dile düştük! Benim yüzümden bundan böyle küçük görecekler seni. Alay edecekler seninle. Aşağılık bir insanım onların gözünde ben çünkü! Ah, sana layık olmadığı için ne çok suçluyum. İyi bir aileden gelseydim, toplumda önemli bir yerim olsaydı, bağışlarlardı seni!
Yarım olmasına karşın etkileyen, masalsı havası olan,
kısa zamanda okuyabileceğiniz sadelikte bir kitap.
Güzel bir keşif olabilir. Benim için öyle oldu.
Keyifli okumalar.
Sevgiyle.