Bu kadar geç okuduğum için üzgün olarak kitaba başladım ama kitap bittiğinde iyi ki de bu yaşlarda okumuşum dedim. Simgesel anlatımın en başarılı olduğu romanlardan biriydi benim için. İkinci Dünya Savaşı’nın etkilerinin devam ettiği bir ortamda yazılan kitap, aynı şekilde atom savaşından korunmak için güvenli bölgeye taşınmak istenen çocukların mercan adasına düşmelerini ve adada yaşadıkları maceraları anlatır. Normal bir çocuk kitabı havasında başlayan hikaye korkunç bir karabasana dönüşüyor. İnsanın içindeki kötülüğün daha çocukken var olduğunu, kuralların olmadığı bir ortamda bu kötülüğün nasıl kolayca ortaya çıkabileceğini müthiş bir örnekleme ile bize sunuyor. Her karakterin toplumsal bir rolü üstlenmesi, her olayın ve diyaloğun yakın geçmişimize ayna tutması büyük bir başarı. “Onlar sadece çocuk, kitapta anlatılan olaylar çok karamsar” diyebilirsiniz ama yazar bize çok derin bir mesaj veriyor. “Çocuklar gerçekten melek midir?” Her çocuk yetiştiği ailenin, çevrenin ve toplumun iyi-kötü yanlarını alır. Ralph dürüstlüğün, uygarlığın, antlaşmanın sembolüylen Jack bunun tam tersidir. Simon günahsızlığı, iyiliği Roger günahı, kötülüğü simgeler. Domuzcuk adanın beynidir. Mantığı ve bilimi simgeler. Kurtuluş onun söylediklerinde saklıdır. Sinekleri Tanrısı ise bir canavardır fakat ormanda dolaşmaz, insanların içindedir…