Bir milletin vatanı olamayan bir ülke, yalnızca insanların karınlarını doyurdukları bir imaret olarak kalır.
Devlet ve vatan gibi kurumlar, millî ülkülere dayanırsa hayatları sonsuzlaşır. Yalnızca kişilere dayanırsa yıkılmağa mahkûm olurlar.
Ülküsüz insanlar bencil ve çıkarcı, ümitsiz ve kötümser, imansız ve korkak oldukları için, boş ve harcanmış durumda kalırlar.
Devletler kesinlikle millî ülkülere dayanmalı ve her vatan parçası mutlaka bir devletin vatanı olmalıdır ki, bu sayede orası bir toprak parçası olmaktan kurtularak yaşama şansına kavuşabilsin.
...
Görülecek ki, birbirine benzemeyen bir çok tarih devreleri yaşamışız.. Kurumlarımız, birden bire zafer ganimetleri ile dolan, fakat kaynağını millî ekonomiden almadığı için yine birden bire boşalmaya mahkûm olan istilâ devletlerinin hazinelerine benzemiş, gelişme sonucu doğan yeni kurumlarımızı, tarihsel bağlarını kurarak canlı gelenekler durumuna...
...
Bugün bizim için muasırlaşmak (çağdaşlaşmak) demek, Avrupalılar gibi zırhlılar, otomobiller, uçaklar yapıp kullanabilmek demektir.
Muasırlaşmak (çağdaşlaşmak), şekil ve yaşayış yönünden Avrupalılar’a benzemek demek değildir. Ne zaman ki, bilgi ve sanayi mallarını Avrupa’dan satın alma zorunluğundan kurtuluruz, işte o zaman çağdaşlaşmış olduğumuzu anlarız.