Ne okuyorum ben diye başlayıp, garip bir deliliğin ve absürdlüğün içine çekilip kendimi kaptırdığım ve en sonunda ne okudum ben dediğim bir kitap oldu Yedi Deli Adam. Üç bölüm var kitapta, giriş-gelişme-sonuç gibi.
Antikahramanımız karşılıyor bizi ilk bölümde. Remo Erdosain, zimmetine para geçirdiği bir ihbar sonucu fark edilen bir suçludur. Şirket parayı iade etmesi şartıyla ondan şikayetçi olmayacağını belirtir. Bu bölüm parayı bulma çabası içinde olan Erdosain’i anlatıyor. Borç istediği kişilerin yüzüstü bıraktığı ve eşinin terk ettiği Remo’nun anlık psikolojik değişimlerinin hakim olduğu, okumaktan inanılmaz keyif aldığım kısımdı.
İkinci bölüm borcun kapatılması ve terk edilmeyle yüzleşmesinin devamında intikam duygularının yeşerdiği ve rastlantıların onu diğer bir baskın karakter olan Astrolog’la tanışmasını anlatıyor.
Astrolog, üçüncü bölümde tüm varlığı ve düşünceleriyle ortaya çıkıyor. Gerçek dünya ve hayal alemi arasında gidip gelen, dünyanın kökten değişimine neden olacak devrimin tartışıldığı ve romanın en vurucu eleştiri sahnelerini su yüzüne çıkaran kısım bu. Kuracağı yeni dünya düzeninin anlatıldığı toplantılar ve konuşmalar; kilise, kapitalizm, bilimsizlik, askeri güç, diktatörlük, sosyalizm ve şehir hayatının karanlık yüzleri üzerinedir. Yapacağı devrimde yanında yer alan her bir karakter de en az kendisi kadar delidir. Bu saçma deli ortamda konuşulanlar da distopik bir dünyaya açılmaktadır.
Edebi olarak başarılı olduğu kadar, sistemsel eleştiri ve birey psikolojisinin kuvvetli işlendiği unutulmaz bir kurguydu benim için.