Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İlk halim ile son halim arasındaki zıtlığı anlatabilmek için hakkımda birkaç söz söylemem gerekiyor. Dindar ve çok iyi bir annenin sonsuz özeni ile geçen çocukluğum, ben de sökülmez bir din duygusu ve yıkılmaz bir ahlâk ilkesi ortaya çıkarmıştı. Sonradan mükemmel bir tahsil gördüm. Yaşıtlarımdan farklı olarak, okuldan çıkar çıkmaz kitapları bir köşeye atacak yerde, bilgimi genişletmek için sürekli okurdum. Az çok herşey hakkında fikir sahibi olmuştum. Özellikle dini bilgilerden de kendimi uzak tutmadan hem zahiri hem batıni bilgilere vakıf olmuştum... İşte bu bilgi yığınının altında birgün, kendimle başbaşa kalıp vicdanımı dinledigimde, acayip bir karışımın içinde olduğumu hayretle fark ettim. Ben, küfür ile iman'dan, ikrar ile inkârdan, tasdik ile şüpheden meydana gelmiş bir şey olmuştum. Kalbimle inkâr ettiğimi aklımla tasdik eder, aklımla reddettiği mi kalbimle kabûl ederdim. Kısacası şüphe denilen ejderha vücudumu sarmıştı. Bir fikri kendimce ne kadar sağlam esaslara dayandırırsam dayandırayım, şüphe ejderhası onu bir sarsışta yıkıyordu. İnkâr başka şey, şüphe başka sey. İster ikrar olsun ister inkâr, herhangi bir mesele kabul etmiyordu. Şimdi, hayatın gerçekleri dediğimiz şeylerin, fikrin birer yansıması olduğunu gördüğüm de, müthiş bir acıyla dayanılmaz bir cehennem içinde kaldığım anlaşılır. Herkes için olağan şeyler, benim için başka bir hal alıyordu. Bu durum nedeniyle aşkta da, geçim de de şanssızdim. Galiba insanlardan kaçan biri olmuştum. ...
Markopaşa · 3 Şubat 1947 · Sayı: 9 Markopaşa'nın bu sayısı ile kadroya Rıfat Ilgaz da katılmış olmalıdır. Ilgaz, Boğazlayan Ortaokulunda hastalanmış, 2 Ocak 1947'de İstanbul Validebağı Sanatoryumuna gelmişti. Kendi anlatımıyla Boğazlayan Ortaokulundaki görevine başladıktan (2 Kasım 0946'da atanmıştı) bir-iki ay sonra Markopaşa'ya katıldı
Reklam
Bir yandan gazete yayımlanırken diğer yandan da mahkemeler sürmektedir. Bu sıralarda Markopaşa aleyhine gösteriler de yapılmaya başlanmıştır. Dönemin diğer gazetelerinde, satıcılardan aldıkları Markopaşa'ları yırtan yurttaşlardan söz edilmektedir. Eskişehir'de Markopaşa'yı getiren Toros Ekspresi'ne saldırı girişimi olur (Cumhuriyet ile Ulus,
AÇIKLIK EN DOGRU YOLDUR Röportaj : Alper Gazigiray [Ahmet Haluk Dursun] Zaman, 14- 15 Şubat 1988 Zaman: Sayın Muhsin Yazıcıoğlu kısa bir tercümeihalizi verir misiniz? Nerede doğdunuz? Kaç yılında doğdunuz, öğrenim hayatınız? Muhsin Yazıcıoğlu: Bismillahirrahmanirrahim. 1954 yılında Sarkışla, Elmalı köyünde doğdum. İlkokulu orada bitirdim.
Matem içinde iki sene geçti. Tulu, hükümet naibi olarak Karakurum’da ikamet ediyordu. Fakat süresi sona erdiğinden, Cengiz Han’ın arzusuna uygun olarak yeni bir hakan, bir imparator seçmek için, prensler ve kumandanlar Gobi’ye döndüler. Cengiz Han’ın isteğine uyup, miraslarına sahip çıkarak reislerinin kralları haline geldiler. Şimdi Han’ın en
İlk halim ile son halim arasındaki zıtlığı anlatabilmek için hakkımda birkaç söz söylemem gerekiyor. Dindar ve çok iyi bir annenin sonsuz özeni ile geçen çocukluğum, bende sökülmez bir din duygusu ve yıkılmaz bir ahlâk ilkesi ortaya çıkarmıştı. Sonradan mükemmel bir tahsil gördüm. Son derece zeki olduğumdan yaşıtlarımdan bilgi olarak üstündüm. Çoğunlukla gençlerimiz gibi okuldan çıkar çıkmaz kitapları bir köşeye atacak yerde, bilgimi genişletmeye okuldan sonra başladım. Az çok, her şey hakkında bir fikir sahibi olmuştum, özellikle yaşıtlarım gibi dinî bilgilerden kendimi uzak tutmadan hem zahiri ve hem de batını kısımlarında bilgi sahibi oldum. İşte bu bilgi yığınının altında bir gün kendimle baş başa kalıp vicdanımı dinlediğimde, acayip bir karışımın içinde olduğumu hayretle fark ettim. Ben küfür ile imandan, ikrar ile inkârdan, tasdik ile şüpheden meydana gelmiş bir şey olmuştum. Kalbimle inkâr ettiğimi aklımla tasdik eder, aklımla reddettiğimi kalbimle kabul ederdim. Kısacası şüphe denilen ejderha vücudumu sarmıştı. Bir fikri ne kadar sağlam esaslarla kursam, şüphe ejderhası onu bir sarsışta yıkıyordu. Bir kere tam bir reddedişle, hiç olmazsa, rahat bir noktada bulunabilir miydim? Ne gezer! İnkâr başka şey, şüphe yine başka! Şüphe ejderhası her doğru fikrin düşmanıydı. İster ikrar olsun, ister inkâr, herhangi bir mesele kabul etmiyordu. Şimdi hayatın gerçeklerini fikrin var olduğunun bir yansıması kabul edersek müthiş bir acıyla dayanılmaz bir cehennem içinde kaldığım anlaşılır. Herkes için olağan olan şeyler benim için başka bir hal alıyordu
Reklam
Bütün Alıntılar
yazmak, bir anlamda buluşmakmış. Aynı sıkıntıları, aynı endişeleri, aynı umutları paylaşanların buluşması, zaman- ları farklı olsa dahi... 7 Fakat guguklu saat misali, sunulan her fırsatta konuşmaya kalk- mak, bu devrin müzmin hastalıklarından biridir. 15 "Dilinizin sınırları, dünyanızın sınırlarıdır ... " Ludwig
DARÜLFUNÜNUN KARA, DAHA DOĞRU BİR TABİRLE YÜZ KIZARTACAK LİSTESİ    Darülfünunun ıslahatının zamanı yaklaştıkça darülfünunun müderrisleri ve muallimleri arasında gittikçe artan telaş ve dedikoduları yakından seyretmek, ibretle bakılacak bir levhadır. Memleketin ilim ve irfan ordusunun bu başı bozuk erkânı harpları yeni yapılacak Darülfunünun
"...uzun bir galeride gezinirken tabloların güzelliğine hayran oldu. İlk iki tablonun hangi ustanın fırçasından çıktığını sordu. Senato üyesi: "Raffaello'nundur," dedi; "birkaç yıl oluyor, laf olsun diye onları çok pahalıya satın aldım. Bunların Italya'daki en güzel şeyler olduğunu söylüyorlar, ama benim hiç de hoşuma gitmiyor;
38 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.