Bazı kitaplar içinizde öyle bir yer eder ki sanki derdinize ortak, anlatamadıklarınıza tercüman, sustuklarınıza çığlık olur…yorumunu yapmak her zaman zordur Oğuz Atay kitaplarının ama belki bir yaralı kalbe dokunur, cümleleriyle darmadağın ettiği gibi edebiyatla doyurur ruhunuzu diye aldım kelâmı elime.
Romanın başkahramanı Hikmet paramparça olmuş geçmişinin yaralarını, tehlikeli oyunlarla sarmaya çalışır. Hayatına aldığı iki kadını da ezer geçer bu oyunlar eşi Sevgi ile sevgisizlikten sürdüremediği evliliğinin hüznü, Bilge ile bilgisizliğin verdiği ezilmenin utancı ile mutsuzluğun kıyılarında gezer ömrünce.
Albayına anlatır derdini, pişmanlıklarını, olmasını istediği gibi roller verir herkese sayfalar boyunca Hikmet; aslında kurduğu her oyunda “Beni anlamıyorlar!” diye bağırışı gelir Oğuz Atay’ın.
Hz.İsa Kutsal Üçgen simgesini Hikmet-Albay Hüsamettin-Nurhayat üçlemesi üzerinden kurgulayan yazar, Türk aydının Batı ile kavgasını, kendini ifade edemeyişini, yalnızlığını anlatmaktadır.
Kalabalıklar içinde yalnızdır çoğu insan gibi Hikmet, her şey başka türlü olabilirdi, insanlar bu kadar acımasız olmasaydı, sonu kötüye varacak tehlikeli oyunlar oynamazdı, kaybedecek bir şeyi kalsaydı, oyun nerede bitiyor gerçek nerede başlıyor anlardı.
Yazarı okumak için çekinenler bu kitap ile başlayabilir.
Kafa seslerinin olaylara,olayların oyunlara, oyunların iç çatışmalara dönüştüğü, usta yazara hayranlığımı katmerleyen, edebiyata doyuran, efsane bir eserdi, üzerinde konuşacak çok şey var daha çünkü duygularını ifade edebilmek önemlidir Albayım.
Okumak için fazla geç kalmayın.