Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Osmanlı döneminde Türkmen boylarına verilen toplu bir terim de genel Yörük adıdır. Osmanlı bürokratları, Şah'a bağlı Kızılbaş Türkmenlerden ayrı bir ad kullanma kaygısıyla kendi Türkmenleri için toptan Yörük adını kullanmışlardır."
Sayfa 47
390 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Sultan Selim'in şehzadelikten "Yavuz"luğa, Şah İsmail'in şeyhlikten şahlığa geçişi anlatılıyor. İki hükümdarın bu cihanda tek olma yarışı. Çekişmeli, kinayeli mektuplaşmalar, verilen gözdağları, zeval olan elçiler... Ama arada heder olan her zamanki gibi Türk halkı, hiç bitmeyen kardeş kavgası. Aralarında geçen satranç maçındaki gibi sultanın şahı şah mat etmesi gibi Çaldıran'da mat etmesi. Akbaş Osmanlı, Kızılbaş Safevi. Kardeşin kardeşe savaşı. Şahın biricik aşkını Çaldıran'da, ardında esir bırakıp kaçması. Ve bu terk edişin şahın hayattan elini eteğini nasıl çektirdiğini, nasıl bitap düşürdüğünü, sultanın halife olmasını, halifelik hikmetlerini şahın da sultanın da kişilik özellikleriyle ele alıyor. Eser bölüm bölüm ilerliyor. Çoğunlukla iki anlatıcının dilinden aktarılıyor. Anlatıcılar; sevginin anlamını arayan ve yaşayarak keşfeden bir çocuk ve kardeşin kardeşi kırdığı kardeşlerden biri! En güzel kısımlar Selvi Boylum Al Yazmalım finali gibi olan sevgi şu demek, bu demek olan kısımlar :) Yüreğe dokunuyor. Aynı halk üzerinde çoğu zaman acımasızca yürütülen hakimiyet mücadelesinin insanları hayatı sorgular vaziyete getirmesi içi burkuyor.
Şah ve Sultan
Şah ve Sultanİskender Pala · Kapı Yayınları · 202332,6bin okunma
Reklam
Anadolu’da vaktiyle binlerce, on binlerce insan Kızılbaş oldukları için öldürülmüşlerdir. Gerçi bu öldürülenler hakiki saf Türk aşiretler halkı, Oğuz Türkleri’ydiler.
Aleviler üstüne çok şey duymuştu Kenan. İyi şeylerdi çoğu; dayanışmaları, insancıl sevgileri, hoşgörüleri, şiir, saz tutkulari, yüzyıllar boyu çektikleri çileler; ezilmişlikten gelen kapalılıkları. Çoğu uydurulmuş bir sürü karalamalar. Horlamalar... Sonra Sünnilere besledikleri düşmanlık, ettikleri, etmek istedikleri kötülük üstüne abartılmış öyküler. Halk arasında, Sünni halk arasında daha çok bu sonuncular yaygındı. Kızılbaş sözünün nasıl ağır bir suçlama, bir sövgü olduğunu iyi bilirdi Kenan. Hele Konya'daki öğretmenlik yıllarından... Parça parça etmişler insanları, ustalıkla düşman etmişler... Her geçen günle, her yeni çağla birlikte yeni düşmanlıklar, uydurma düşmanliklar bulup koymuşlar eskilerinin üstüne. Gel de asıl düşmanlığı çıkar ortaya bakalım, göster şunlara. Düzenin çıkarına yaradığı gün su Cemal yatırıp keser mi Hüseyin'i Kızılbaş diye?... Öteye bile gider. Hele Mustafa daha şimdiden hazır görünüyor. İtteki şu bakışlara bak... Hüseyin ne yapar? O da yer aynı boku... Ötekiler de... Allah hepinizin belasını versin koyun sürüleri! Neyinize güveneyim ben sizin.
Sayfa 323 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
romantik yorumlar
. Kızılbaş, Pir Sultan Abdal'ın bir nefesinde de olduğu gibi Hz Ali'nin başına kırmızı bir bez bağlaması sebebiyle Hz Ali soyundan gelenlerin izinden giden anlamına geliyor.
Çaldıran Savaşı’ndan sonra eğlence ve av partileriyle hayatını devam ettiren Şah İsmail’in bu halleri kızılbaşlar arasında kırılma meydana getirdi. Mürşid-i kâmil olarak vasıflandırdıkları şahlarının normal insanlar gibi eğlenceye dalması bağlılıklarını zedeledi. Kızılbaş komutanlar ve yöneticiler makam ve mansıp için birbirleriyle yarışmaya başladılar. 1524 yılında avlanmak için gittiği Şeki’de hastalanan Şah İsmail otuz sekiz yaşındayken burada hayatını kaybetti. (23 Mayıs 1524)
Reklam
BİR DİNSİZE CEVAP (*) Teknik Üniversite'de havlayan «Dinsiz, Kızıl Köpek»e Ey Firavun'dan habîs, Nemrud'dan sefîl mahlûk! Ebû Cehil'den çirkef, Yezid'den rezil mahlûk!.. Ey Allah'sız, kitapsız, îmansız, piç oğlu piç! Söverken dînimize korkmadın mi bizden hiç?.. Biz ki, Allah yoluna koymuşuz ezelden baş, Bilmezsin bunu nasıl, ey
111 syf.
8/10 puan verdi
Geleneksel ile modern edebiyatın harmanlandığı enfes bir Turgut Ulucan romanı. Bir kızılbaş köyünde yaşıyordu nergis. Onun yazgısı ile Necmi’ninki nasıl kesişti? Öksüzlük, ezilmişlik, horlanmışlık ikisinin de nasıl ortak kaderiydi? Evet, bir köy romanı ve toplumsal gerçekleri anlatıyor Turgut Ulucan, ama çoğu toplumcu gerçekçi yazar gibi dili yavan değil. Bir solukta okutan akıcı, yalın, gösterişsiz fakat insanı etkileyen bir dil: “Eğer bir köşede denk gelmiş de diğerlerinden ayrı konuşabiliyorsan bir yaşlıyla, o zaman eski sevdalar da anlatılırdı. Köy yeridir, herkes evli barklıdır. Ancak her evlinin de yaşlılıkta bile belleğinin bir yerindedir gençlik sevdası, hiç unutulmaz. Sevdiğiyle evlenen de pek nadirdir.” Kitapta kendi hikayesini anlatan sadece Necmi; diğer kahramanları “iâhi anlatıcı”dan dinliyoruz. Neden nergis değil de Necmi’ye böyle bir ayrıcalık yapmış yazar, bilmiyorum ama sesini en çok duyduğumuz Necmi olduğu halde kitaba adını veren Nergis... “Hiçbir kabus bu gece yaşadığı gerçekten daha korkunç olamazdı.”
Nergis
NergisTurgut Ulucan · İletişim Yayınları · 201524 okunma
Safiyüddin Erdebili(ks), Şah İsmail'in meşihatı saltanata çevireceğini şöyle görmüştür: Bir gece alem-i manada karnında köpek yavruları görür. Uyandığında ağlamaya başlayarak "benim sülalemden Benî Ümeyye gibiler gelse gerektirir." der. Gerçekten de Kızılbaş taifesinden olan Safevi melikleri hep onun soyundan gelir.
Şah İsmail'e
"Şah'ım unutmayın, tarih yine de 'Sünni ananın Kızılbaş oğlu Tebriz'de Sünnileri öldürdü,' diye yazacak! ..."
Sayfa 52 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.