Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kalabalığın kaba ve bilinçsiz zalimliği
Neden bu akşam balkonlara yığıldınız da saygılı bir sessizlik içinde dinlediniz bu ufak tefek adamın [gezgin şarkıcı] şarkısını? Daha da söylemek isteseydi eğer türkülerini, uzun süre susar ve dinlerdiniz onu. Sizi yurtlarınızdan koparıp çıkartan ve Luzern'de, bu ücra köşede toplanmaya sevk eden nedir, milyonlar da olsa, para mı? Para uğruna
Sayfa 29 - 30/35Kırmızı Kedi KlasiklerKitabı okudu
Faruk dizinizin dibinde oturur isterseniz. Faruk yamacınızda kıyımızda köşenizde oturur isterseniz. Faruk agzını açmaz, hık demez, üstüne bassanız yerinden kımıldamaz, Faruk vursanız devrilir ama düşmez, çünkü düşer aslinda ama hemen kalkar ya, o yüzden düşer denmez, ama Faruk çok acı çekiyor şu an. Aşık oldu. Yanlış oldu. Olmayacak bir şey oldu.
Reklam
“İnsan soyu kırılmalı hep sazlıktaki bir kamış gibi! Ne seçkin kızlar, ne seçkin delikanlılar götürüldü, bir düşün, ölümün eliyle, ölüm ki hiç kimse görmemiştir onu, ölüm ki yüzünü göstermemiştir hiç kimse daha, sesini duymamıştır hiç kimse; insanları kırıp geçiren acımaz ölüm!”
Sayfa 103Kitabı okudu
"Ne geçti eline kendini böyle hırpalamaktan, tükenmekten, acı çektirmekten kendine, etlerini üzüp, sızlatıp uzak ölümünü yaklaştırmaktan? İnsan soyu kırılmalı hep sazlıktaki bir kamış gibi! Ne seçkin kızlar, ne seçkin delikanlılar götürüldü, bir düşün, ölümün eliyle, ölüm ki hiç kimse görmemiştir onu, ölüm ki yüzünü görmemiştir hiç kimse
Sayfa 104Kitabı okudu
31.03.20
Hiçbiri para etmiyor. Ne kızlar ne haçlar ne bülbül, Timm, hatta ne de ağaçlardan dökülen leylaklar. Çünkü bülbül sesini işiten ve hâlâ leylak kokusunu duyan Bay Hinsch de ölecek, ve şakıyor bülbül. Ve yalnızca kendisi için şakıyor. Bay Hinsch, onun da ölümü kendi başına olacak. Bülbüle göre hava hoş, bülbül şakıyor.
... o gece Mücellâ ilk kez evi bomboş buldu. O çatının altında ilk kez yalnız uyudu, sabah yalnız uyandı. Günlerce evin içinde Neyyire Hanım'ın sesini duydu. Nefes alış, hıçkırık, öksürük, ayak sesi. Çay bardağının tabağa dokunuşu, cezvede dönen kaşık, tavada cızırdayan yağ. Hele sahur vaktine doğru tahta kaşığın küt küt bakır pilâv tenceresinin -kulaklı- kenarına vuruluşu. Mücellâ'yı uykusundan daha tatlı bir sahura uyandıran ve geceye o kadar yakışan, sırrı sadece kadınlarca malûm o ses. Hepsini duydu Mücellâ. Şimdi o, kolu bacağı kopmuş ama onu hâlâ yerinde sanan, çoktan düşmüş azı dişinin ağrısını bütün başında duyan biri gibiydi. Ağrı yerinde kalsa da sesler çok geçmeden kesildi. Gündüz gelip gidenle oyalansa bile gecenin örtüsü Mücellâ'nın üzerine sessizlik kumaşından serildi. En çok da yolda izde kol kola girip yürüyen ana kızlara imrendi. Başsağlığına gelenlere "Kıymetini bilin. Gidin evinize. Oturun dizinin dibine, ananızın gözlerinin içine bakın" dedi.
Reklam
Ne seçkin kızlar, ne seçkin delikanlılar götürüldü, bir düşün, ölümün eliyle, ölüm ki hiç kimse görmemiştir onu, ölüm ki yüzünü görmemiştir hiç kimse daha, sesini duymamıştır hiç kimse; insanları kırıp geçiren acımaz ölüm!
105 öğeden 51 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.