Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Marsha&Hamilton
Ama yasak bölge bina ve tesislerinin ötesindeki yol üzerinde olan lokanta şöyle dursun, California Bakım Laboratuvarları’nın çıkış rampasına bile varamadılar. Üniformalı bir haberci düzgünce katlanmış beyaz bir kâğıt parçasını uzatarak onu durdurdu. “Bu sizin için, Mr. Hamilton. Albay T. E. Edwards size vermemi söyledi.” Hamilton eli
Alfa Yayıncılık
Yolculuk
I O zamanlar gökyüzü biçilmiş buğday kokardı Çiğnenmiş üzüm, mısır püskülü, bostan yaprağı Toprak kokardı insan emeğiyle yoğrulmuş. Rüzgâr serin sesli konuğuydu evlerin Bulutlardan ağaçlardan saçlardan süzülen Bir dirim duygusuyla doldururdu odaları Yağmur ikinci adıydı akşamların Günün yorgunluğu üzerine dökülen Bir düş inceliğinde
Sayfa 115 - 1985/86Kitabı okudu
Reklam
"Ne geçti eline kendini böyle hırpalamaktan, tükenmekten, acı çektirmekten kendine, etlerini üzüp, sızlatıp uzak ölümünü yaklaştırmaktan? İnsan soyu kırılmalı hep sazlıktaki bir kamış gibi! Ne seçkin kızlar, ne seçkin delikanlılar götürüldü, bir düşün, ölümün eliyle, ölüm ki hiç kimse görmemiştir onu, ölüm ki yüzünü görmemiştir hiç kimse daha sesini duymamıştır hiç kimse; insanları kırıp geçiren acımaz ölüm! Evler kurmuyor muyuz her zaman, anlaşmalar yapmıyor muyuz her zaman, mal bölüşmüyor muyuz her zaman, düşmanlık mı yok ülkede her zaman, deniz kabarmıyor mu her zaman, dalga götürmüyor mu her şeyi? Güneşi gören gözler yok oluveriyor günün birinde! Uyuyanla ölü aynı şeydir; ölümün resmini çizen çıkmamıştır, ne var ki insan, var olduğundan beri [...] nin tutsağıdır hep."
Sayfa 103
VE ÇOCUĞUN UYANIŞI  BÖYLE BAŞLADI
Gül kokuları çocukların kaburga kırıklarından geliyor  Acıyı ve insanlığı çocuklar  Böyle dayanılmaz kıldılar ve yeni suları  Onların bilgileri getirdi  Elleri önlerine bağlı - duruşları  Omuzlarından göğüslerine doğru kıvrık ve yumulu  Yaşarlar ebedi göz ve ölümsüzlük aşısı yapan kitabı  Ki şimendifer  Nasıl peşinden koşturursa katarları yolcu
Ana-Beyit mezarlığının bir efsanesi, Juan-Juanlar’ın bozkırı işgal ettikleri çağlara dayanan bir hikâyesi vardı: Sarı-Özek’i işgal eden Juan-Juanlar tutsaklara korkunç işkenceler yaparlarmış. Bazen de onları komşu ülkelere köle olarak satarlarmış. Satılanlar şanslı sayılırmış, çünkü bunlar bazen bir fırsatını bulup kaçar, ülkelerine dönerek
Sayfa 142 - Ötüken
Ne seçkin kızlar, ne seçkin delikanlılar götürüldü, bir düşün, ölümün eliyle, Ölüm ki hiç kimse görmemiştir onu, Ölüm ki yüzünü görmemiştir hiç kimse daha, Sesini duymamıştır hiç kimse İnsanları kırıp geçiren acımaz ölüm!
Sayfa 104 - İş Bankası
Reklam
Erinmeden okuyunuz lütfen..
Masanın üzerinde bir alet. Manyetoya benziyor. Kollu. Manyetodan çıkıp duvardaki prize giden bir kablo. Bir kablo da kutudan çıkıp bana geliyor. Kordonun yanımda duran iki ucu da sıyrılıp hazırlanmış. Uçlardan birini ayağımın küçük parmağına, öbürünü de kamışıma sarıyorlar. Öbür uzaktaki ucu prize soktuklarını görüyorum. Yerde de çarmıha
“Ne geçti eline kendini böyle hırpalamaktan, Tükenmekten, acısı çektirmekten kendine, Etlerini üzüp, sızlatıp Uzak ölümü yaklaştırmaktan? İnsan soyu kırılmalı hep sazlıktaki bir kamış gibi! Ne seçkin kızlar, ne seçkin delikanlılar götürüldü, bir düşün, ölümün eliyle, Ölüm ki hiç kimse görmemiştir onu, Ölüm ki yüzünü görmemiştir hiç kimse daha, Sesini duymamıştır hiç kimse; İnsanları kırıp geçiren acımaz ölüm! Evler kurmuyor muyuz her zaman, Anlaşmalar yapmıyor muyuz her zaman, Mal bölüşmüyor muyuz her zaman, Düşmanlık mı yok ülkede her zaman, Deniz kabarmıyor mu her zaman, dalga götürmüyor mu her şeyi? Güneşi gören gözler Yok oluveriyor günün birinde!
Sayfa 104 - Iş bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
Ne seçkin kızlar, ne seçkin delikanlılar götürüldü, bir düşün, ölümün eliyle, ölüm ki yüzünü görmemiştir hiç kimse daha, sesini duymamıştır hiç kimse; insanları kırıp geçiren acımasız ölüm!
Sayfa 104Kitabı okudu
Saman Sarısı Vera Tulyakova'ya derin saygılarımla I Seher vakti habersizce girdi gara ekspres
103 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.