Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bu konu öylesine geniş, öylesine uçsuz bucaksız ki kitaplar dolusu yazılabilir. Çünkü tarihin her devrinde, ister kırallık ister diktatörlük ister ‘’ileri demokrasi’’ her türlü yönetimde, iktidarların yazarlardan korktuğu gerçeği değişmedi. Yazarları şairleri idam ettiler, hapiste çürüttüler, hayatlarını zindana çevirdiler. Yalnız bu olgu bile, ‘’Söz’’ün gücünü göstermeye yetiyor. Tankları, topları, orduları olan koskoca iktidarlar ‘’Söz’’den,’’Yazı’’dan korkuyor. Çareyi yazarları öldürmekte, içeri atmakta buluyor, ama bu seferde idam edilenlere yakılan ağıtlar kulaklarında yankılanıyor veya müthiş bir cezaevi edebiyatı doğuyor. Edebiyat ve Demir Parmaklıklar/Edebiyat Mutluluktur
Sayfa 123Kitabı okudu
Çekmeceden kağıt çıkardı, en tepeye gazlı kalemle "Mevlana" yazdı. Eğer batıda Natalie'nin söylediği kadar popülerse işe yarayabilirdi. İnternet zaten Mevlana ve Sufizm siteleri ile doluydu. Gerekli kitaplar Migros'ta satılıyordu. Berkay aptal olmadığına göre biraz okuyup meseleyi kapabilirdi. Mevlana da insandı sonuçta, anlamak ne kadar zor olabilirdi? Geriye Konya'ya gitmek ve Natalie Portman'ın seveceği bir konu yakalamak kalıyordu. On sekiz çoksatar yazmış biri için imkansız değildi. En popüleri olduğundan Elif Şafak'ın Aşk romanıyla başladı. Kitap hakkında bilgisi( çoğu kitap da olduğu gibi) karısının anlattıklarından ibaretti. Olayların sinir krizinin eşiğindeki Amerikalı bir ev kadınıyla havalı bir Sufi arasında geçtiğini hatırlıyordu. Özeti okuyunca durumu daha karışık buldu. Bir kere Şems vardı, bir sürü felsefi laf, hiperaktif yan karakterler ve gizemli olaylar vardı. Konuyu Selçuklu tarihine de bağlamak zor görünüyordu. Morali bozuldu ve Zeynep'in haklı olabileceğini düşündü. Böyle işler için zaman lazımdı. Onunsa deneyimi yoktu; daha önce yazdığı hiçbir şey için Sufilerle takılması gerekmemişti.
Reklam
Edebiyat ve Demir Parmaklıklar Bu konu öylesine geniş, öylesine uçsuz bucaksız ki kitaplar dolusu yazılabilir. Çünkü tarihin her devrinde, ister krallık ister diktatörlük ister “ileri demokrasi” her türlü yönetimde, iktidarların yazarlardan korktuğu gerçeği değişmedi. Yazarları şairleri idam ettiler, hapiste çürüttüler, hayatlarını zindana çevirdiler. Yalnız bu olgu bile, “söz”ün gücünü göstermeye yetiyor. Tankları, topları, orduları olan koskoca iktidarlar “söz”den, “yazı”dan korkuyor. Çareyi yazarları öldürmekte, içeri atmakta buluyor, ama bu sefer de idam edilenlere yakılan ağıtlar kulaklarında yankılanıyor veya müthiş bir cezaevi edebiyatı doğuyor.
YUNUS'UN BİLGİ VE BİLİM GÖRÜŞÜ
Yunus Emre'nin hayatı hakkında yapılan bilimsel araştırmalar ile başlayan kitabın başlarından bir bölüm; "Bir manzumesinde şeriat, tarikat, marifet, ve hakikat gibi dört bilgi derecesinden söz eden Yunus, hakikatın kolayca elde edilemeyeceğinden emindir; şüphesiz ki, O bir bilgi teorisi ile uğraşmamıştır. Felsefede bu teori bilginin
İnsanlar bildikleri konular üzerinde kolay kolay konuşamaz,kolay kolay yazamazlar.Ama insan bilmediği bir konu oldu mu,onun üstüne aylarca laklak edebilir,kitaplar dolusu yazabilir.Şimdi biri gelip de bana kanser üstüne yazar mısın? dese, -Kaç cilt olsun? diye sorarım. Ama kanser uzmanı bir hekim,bir karışlık yazı için -İki üç gün sonra yazarım,der. Şu politikacılara baksanıza kuzum,bikez, -Sayın vatandaşlaaar!.. diye ağızlarını açtılar mı artık ne istersiniz,iktisat mı,maliye mi,eğitim mi,spor mu,ısırgan otu mu,nane maydanoz mu,yoksa hula-hup mu?.. Solukları kesilene dek konuşurlar.Oysa şu saatlerce konuştuklarından bir kıpılık bilgileri olsaydı,ağızlarını açabilirler miydi?Yeryüzünde bilgisizlik gibi rahatlık var mı!
Anlayamıyorum, kendimi çok zorluyorum , anlayamıyorum. Niçin, neden bugünkü kitaplar... Bizim gençlerinki olsun, Fransız yazıcılarınki olsun, insanın hep kötüsünü, hayatın çirkin tarafını, ümitsizliği, hiçliği, boşluğu konu alıyor. Hep kötüler mi var? Dört bir yanımız sefalet, hastalıkla mı çevrili? Her gördüğümüz zalim, katil, egoist, kıskanç, kindar, yarı deli, ahlaksız mı?
Reklam
“Tanrı’nın varlığı hakkında hislere değil akla bağlı bir başka nokta da, çok önemli bir konu olarak beni etkiliyor. Bu muazzam ve harikulâde evreni, çok geriye ve çok ileriye bakabilme kabiliyeti bulunan insan da dahil olmak üzere, kör tesadüf veya zaruretin eseri olarak görmek çok güç hatta imkânsızdır. Böyle düşününce bir dereceye kadar insanınkine benzeyen sahibi bir ilk sebep aramak zorunda kalıyorum; bu bakımdan Theist sayılabilecek bir insanım. Hatırladığıma göre, Türlerin Kökeni’ni yazdığım zaman bu inanç bende çok kuvvetliydi. O tarihten beri yavaş yavaş ve birçok dalgalanmalarla, zayıfladı. Ama o zaman da şu şüphe ortaya çıkıyor: Fakat, benim tamamıyla inandığıma göre, en aşağı hayvanlarınki kadar basit bir zihinden çıkmış olan bir akla, böyle büyük bir sonuç çıkardığı zaman, güvenilebilir mi?” Darwin
Sayfa 238
720 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.