Kitap 1900’lerin başında Japonya’dan Amerikaya binbir umutlarla gelmiş ve çok uzun yıllar zorla tekrar göç ettirilene kadar aşırı çalışma ve sefalet içinde geçen göçmen Japonların hayatlarını anlatıyor. Kitapta güzel olan tüm kitap bir kitlenin ağzından yazılmış, ilk defa kitabın kahramanı bütün bir kitle olan bir kitap okudum. Akıcı, ortalama 150 sayfalık bir eser vaktiniz olduğunda bir göz atabilirsiniz.
"Kadın kadını anladı, kadın kadını hissetti, kadın kadını sezdi."
Sanırım kitabı bu alıntıyla özetleyebiliriz. Kadın kadını anladı ama insan insanı hiç anlamadı.
Bir insan olarak göçmenler hakkında bu kadar duyarsız olduğumun farkında değildim. Ne kadar sıradan geliyordu haberlerde her gün duyduğum o toplu ölümler. Sanki o sayılar birer insan değil de birer poşetmiş gibi dinleyip geçmek ne kadar kolaydı..
Livaneli'nin "Huzursuzluk" kitabını okuduğumda böyle hissetmiştim en son kendimi. Gerçekten çok üzücü bir gerçekliği anlatıyor. Keşke herkese okutabilmek mümkün olsa..
Balıkçı ve OğluZülfü Livaneli · İnkılap Kitabevi · 202126,6bin okunma
İnsanlar ölünce toprağa gömülmeliydi, herkesin hakkıydı bu ama son zamanlarda haberlerde binlerce göçmenin mezarsız kaldığını, denizde yitip gittiğini okuyorlardı.
Yazar göçmen sorununu müthiş işlemiş. Ayrıca öyle bir kahraman oluşturmuş ki seviyeyi yukarı taşımış.Göçmen sorunu güzel ülkemizde hep sorun ,hep de sorun olacak gibi.İnsanların çaresizliği, güçlünün zayıfı ezdiği adil olmayan bir dünyanın bu konudaki kanunları anlatılıyor kitapta.Bir çocuğun bakış açısıyla,Kitabı okuyun .Daha sonra da filmini izleyin.Daha ne güzel bir kitapsın öyle.
DahaHakan Günday · Doğan Kitap · 202313,7bin okunma
Yüzyıl başında, yoksul Avrupalılar Amerika’ya; yüzyıl ortalarında, Kuzey Afrikalılar ve Ortadoğulular Batı Avrupa’ya göç etti. Şimdi ise dünyanın her yerinden varsıl ülkelere doğru küresel bir göç yaşanıyor.
Yoksul yörelerde kendini ve ailesini besleyemeyen milyonlarca insan; doğduğu topraklardan, yerleşik alışkanlıklarından ve kimliklerinden koparak dünyanın her yerine dağılıyor.
"Belki hepimiz göçmeniz
Bir evden diğerine savrulan
Önce terk ettik dünya için ana rahmini
Sonra daha iyisini bulmak için
Doğadan geçip pis şehirlere geldik
Ve ülkesinden tamamen vazgeçti
Kimilerimiz.."
Göçmenler yeterli ölçüde asimile olurlarsa zaman içinde geldikleri ülkenin eşit ve asli üyeleri sayılırlar. "Onlar" sıfatından kurtulup "biz" haline gelirler.
Ne döndüler ne de uyum sağladılar. Kendinizi örnek göstermeyin, siz farklısınız. Alman vatandaşıyım diyorsunuz, kusursuz bir Almancayla konuşuyorsunuz. Belli ki iyi de bir polissiniz, mesleğinizi başarıyla yapıyorsunuz ama Türkiyelilerin yüzde kaçı sizin gibi? Büyük çoğunluğu Almanya' ya uyum sağlayamadı. Hakikat bu. Kendilerini Almanya'dan çok Türkiye'ye ait hissediyorlar. Yıllardır Almanca öğrenmeden yaşayanlar var bu şehirde. Bırakın Berlin'den başka bir şehre gitmeyi, oturduğu semtten başka bir semte gitmeyenler var.