Kadına şiddet konusunda BM verileri:
%70 hayatları boyunca şiddete uğrayan kadınların oranı.
5 kadından 1'i tecavüze ya da tecavüz girişimine maruz kalıyor.
1994'te Ruanda'daki katliamda 250.000 ila 500.000
Sierra Leone iç savaşında 60.000
Bosna-Hersek savaşında 20.000 ila 50.000
1996'dan beri Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nde 200.000 kadın ve genç kız tecavüze uğradı.
Her yıl 133 milyon genç kız, sünnet edilerek sakat bırakılıyor.
Benim tezim, bütün halkların, bütün kültürlerin birbiri hakkında önyargılara sahip olduğudur. Eğer bir gün bu ön yargı kelimelerini, yani Avrupa dillerindeki barbar, Japon dillerindeki gaijin, Müslümanlardaki kafir, Almanlarda ari olmayan gibi önyargı sıfatlarını kaldırabilirsek amacımıza ulaşabiliriz. Amaç nedir derseniz bence tam olarak şudur: İnsanın değerini sadece insan oluşundan geldiği, milliyet cinsiyet, renk, cinsel tercih, siyaset gibi birtakım sıfatlarla ayrımcılığa uğratılmadığı bir hümanizm anlayışıdır.
Çayın tadı, kahvenin kreması, siyahın beyazı, edebiyatın ilhamının olmayacağı gibi, hele hele binbir zorluklar içerisinde, o küçücük dünyasında bizleri, ailesini ve sevdiklerini mutlu kılabilmek adına, kendi hayatından feragat eden ve dünyamıza renk katan tüm kadınlarımızın, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü canı gönülden kutlarım. İyi ki varsınız!
Dedi ki :
- ( Başkaları sizin hakkınızda ne derse desin, elverir ki o hal sizde bulunmasın... Ne devlet o adama ki, herkes onu kötü bilir, fakat kendisi iyidir. Eğer bu ölçünün aksi gerçekleşecek olursa, işte bu, sahibi için en büyük felaket...)
Cinselliğin gelişimi, 1900-2010 yıllarını kapsayan bir dönem beş bölüme ayrılarak incelenmiş. Bu sayede evreler arasındaki geçişleri daha net görebiliyorsunuz.
Örneğin, I. Dünya Savaşı öncesi dönemde devletlerin cinsellik üzerine yürüttüğü politikalar, cinselliğin bu dönemde nasıl algılandığı, evliliklerde cinselliğe bakış açısına değinmiş.
Genel hatlarıyla da; Kiliselerin doğum kontrol yöntemlerine, kürtaja ve cinselliğe karşı yaklaşımları, bu yaklaşımların toplum ve devlet politikaları üzerindeki etkisi ve Dünya Savaşları’ndan sonraki dönemde Kilise’nin cinselliğe karşı duruşu mercek altına alınmış.
Nazi Almanyası’nda yaşanan toplu katliamlara ek olarak gerek toplama kamplarında bulunan insanlara gerekse dışardaki eşcinsellere yapılan cinsel tacizler, cinsel aşağılamalar ve zaman içinde Nazizmin cinselliğe karşı duruşundaki değişime yer verilmiş.
Günümüzde ise cinselliğe yüklenen yeni anlamlar, cinsellik üzerinden yürütülen devlet politikaları anlatılmış.
Kitapta beni en çok etkileyen kısımlardan biri şüphesiz ki Nazi Dönemi Almanyası’nda yaşananlar, devletlerin ve kutsal kabul edilen mercilerin doğum kontrol yöntemleri ve kürtaja karşı yaklaşımlarının altında yatan nedenler oldu.