Her millet iktidar mekanizmasının başına ya kudretli ya da önemsiz kişileri geçirir. Bunlardan birinin işbaşına gelmesi milletin ahlâkî sevsiyesi ve yaşantısına bağlıdır.
"Bir millet ki, aydını halkından kopmuş; halkını, inkâr ettiği, kötülediği, horladığı, ama yerine hiçbir teklif getirmediği töreleri, görenekleri, gelenekleri ve değer yargılarıyla baş başa bırakıp gitmişti."
İşte o anda anladım ki, bir ananın mutluluğu, milletin mutluluğundan doğuyor, aynı kökten olan ağacın dalları gibi bir kökten geliyor. Kaderi de onun kaderiyle bir oluyor.
Kur'an adeta ilan ediyor ki, millet; aşiret ve kabile bağları üzerine ikame edilemez. Kan ve akrabalık desteği, milleti taşıyamaz. Muayyen bir beldede meskûn olmak keyfiyeti de millet mefhumunu meydana getiremez. Millet; ancak ve ancak bir akideden neş'et eder ve bu akideden fışkıran içtimai bir nizama istinad eder.