Çünkü, işte, başka, olduğumdan farklı bir kişi olmak istemezdim — bütün yoksunluklarımla, kusurlarımla, bozukluklarımla, ben benim... Yaşamım da böyle olacaktı; zaten de, öyle oldu...
Kalfasını azarlamaya koyulmuştu ki kapının çıngırağı çaldı birden. Eşikte biri vardı. Pencereden dışarıya göz attılar, beyin yanında az önce gördükleri uşak girdi.
“Kolay gelsin...” dedi.
“Sağ olun, hoş geldiniz...” dedi Simon. “Size bir yardımım dokunabilir mi?”
“Hanımefendim, çizmeler için gönderdi beni.”
“Onlara ihtiyacımız yok artık; bey sizlere ömür.”
“Olamaz!”
“Buradan çıkıp eve gitmesi bile nasip olmadı; arabadayken eceli geldi. Eve geldiğimizde uşaklar araba kapısını açınca yere yuvarlanıverdi. Öleli çok olmuştu. O kadar da ağırdı ki zor taşıyabildik. Hanımefendi size gitmemi isteyip, ‘Kendisi için çizme siparişi veren ve deri bırakan beyin artık çizmeye ihtiyacı yok; naaşı için en çabuk tarafından hafif terlikler diksin!..’ dememi buyurdu. Bunları söylemek için geldim.”