Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kitlesel göç haklı olsa da olmasa da korku ya da nefret uyandırır, çünkü Batı Roma İmparatorluğu tarihinin açıkça gösterdiği üzere dünyayı tersyüz etme gücüne sahiptir.
Sayfa 63 - Kronik Yayıncılık - 1.BaskıKitabı okuyor
Korsanlar, bir çocuğun kafasını uçurur ve vücudunun yan kesimlerini boylu boyunca keserler... Peki, bunca şiddetin açıklaması ne olabilir? Hem de bu denli uzak topraklarda. Dönemin tanıklarının özellikle mühtedilere atfettikleri şiddet sevdasının da bir uzantısı mıdır bu? Osmanlı İmparatorluğu'nun savaşın her şeyi mubah kıldığı gerekçesiyle uyguladığı şiddetin bir açıklaması vardır elbette. Her savaşta olduğu gibi savaşın gereğinden ziyade, bu Osmanlı'nın ilerlediği topraklarda uyguladığı korku siyasetinin bir parçasıdır. Moğolların artlarında bıraktıkları kafatası tepeleri gibi Osmanlı'nın da benzer görsel şiddet örneklerini "ibret-i âlem" babında ardında bırakması da bunu çağrıştırır. Korkunun ordudan önce fethedilecek bölgeye ulaşması pek çok kalenin vira yoluyla, yani anahtar teslimiyle ele geçirilmesi demektir. Bu da cephane, levazım ve daha pek çok savaş gerecinin boşa harcanmaması anlamına gelir. Ama burada, merkezden ve hatta periferiden dahi böylesine uzak bir toprakta, bu şiddet ne şekilde açıklanabilir? Anlatının içerdiği abartıyı da hesaba katmak gerekir elbette.
Reklam
Herkes mabadından korkuyor. Nasıl bir korku imparatorluğu yaratıldıysa!
Sır Bilgiler
Şeytan Neden Telaş İçinde Sağa Sola Saldırıyor? Bazı sır bilgileri açığa çıkarma zamanı geldi. Bilinç yeteri kadar yükseldi. Çünkü zaman daralıyor. İnsanlar da daralıyor. Olup bitenler bunalttı herkesi. Şeytana hizmet ederken geniş davranış göstererek daralmayanlar hatta utanmayanlar çare aramak yerine çaresizliği tercih ederek bunalıyor
BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
Avrupa'da Türk imajı
Avrupalı aydınlar yazdıkları eserlerde Türk korkusunu azaltmak için uğraştılar. Erasmus bu konuda "Osmanlı İm­paratorluğu'nun büyüklüğü insanları korkutmamalıdır. Roma ve Büyük İskender'in imparatorlukları da çok büyüktü ve ye­ nilmez oldukları sanılırdı. Halbuki bugün yoklar. Yıkılıp git­tiler" demektedir. Avrupalı aydınlar, bütün Hristiyanlar gibi koyu bir Türk düşmanıydılar. Birçok Avrupalı aydın Osmanlı İmparator­ luğu'nu nasıl yıkmak gerektiğine dair eserler kaleme almış­lardı. Bunun yanı sıra aydınların eserlerinde Osmanlı idare tarzı örnek olarak da gösterilir. 16. yüzyılda Avrupa'da mut­lakıyetçiliğin teorisyenlerinden Jean Bodin ve benzeri düşü­nürler Osmanlı İmparatorluğu'nun ideal bir siyasi sistemin ör­neği olduğunu söylüyorlardı. Giovio, Frense-Caneye, Busbecq gibi yazar ve düşünürler de Osmanlı askeri ve idari sistemini eserlerinde överler. Osmanlılar yaydıkları korku yanında bazı Hristiyanlar içinse "ümit" anlamı taşıyorlardı. Vergi yükünden ezilen veya dini anlayışını tam olarak yaşayamayan bazı Hristiyanlar, krallık ve prenslik idaresi altında olmaktansa Türk idaresinde yaşa­mayı tercih ediyorlardı.
Sayfa 135Kitabı okudu
Reklam
Fazıl Mustafa Paşa'nın açtığı 1673 seferinde ordunun çıkışını Edirne'de seyreden Galland, IV. Mehmed'in nasıl bir debdebe içinde yaşadığını bize anlatır. "Padişahın camiye gidiş ve dönüşlerinde, kurban ve şeker bayramlarında, sefir hazretlerinin huzura kabulünde, donanmanın Kandiye fethinden sonraki muzaffer dönüşünde Osmanlı
Sayfa 184 - 1 Turnuva bir çeşit Ortaçağ cirididir, karuzel bu ciridin XVII. asırda aldığı şekildir. Maskarad ise kıyafet değiştirerek yapılan bir Rönesans eğlencesidir.
Korku bir savunma hattını düşman hücumundan daha hızlı yarabilirdi.
Sayfa 617 - Dex YayınlarıKitabı okudu
Cadı avının ortaya çıkması için gerekli duygusal, ahlaksal ve toplumsal bir bağlamın yaratılmasında üç öğenin bir araya geldiğini söyleyebiliriz. Bunlardan birincisi cadı avlarının habercisi olan 14. yüzyıl, tıpkı Eski Yunan'da M.Ö. 5. ve Roma İmparatorluğu'nda 3. yüzyılın korkunç felaket dönemi gibiydi. Salgın hastalıklar ve savaşlar toplumu derinden sarsmıştı. Korku ve kuşku sarmalındaki insanların, dünyayı karanlık ve uğursuzluklar için de görmelerine neden oluyordu. İkincisi, gerçek sapkınların ya da öyle oldukları sanılan kimselerin bir zamanların çok güçlü kurumunu, yani Kilise'yi ve onun mutlak gerçekliğin tecessümü olma iddiasını tehdit ediyor olmalarıydı. Üçüncüsü ise, Hıristiyan toplumunun kökleri çok derinlerde olan mizojinisi, bir kadın formunda, ihtiyaç duyulan günah keçisi işlevi görmüştür. Tıpkı yüzyıllar boyunca Hıristiyan dünyasındaki antisemitizmin Nazilerin Yahudilere yaptığı soykırım için ideolojik bir temel sağlaması gibi, kadından nefretin uzun geleneği de cadı avlarını mümkün kılmıştı.
Sayfa 138 - Cennetin Kraliçesinden İblis Kadına
İngilizlerin Hindistana getirdikleri demokrasi.
İngilizler 1876-77 kıtlığında ‘hiçbir şey yapmamakla suçlanamazlardı. Aslında yaptıkları her şey kıtlığın etkilerini daha da beter hâle getirmişti. Aynı Stalin'in 1930'larda Rus- ya ve Ukrayna'yı mahveden 'kolektivizasyon kıtlıklarında' olduğu gibi buğday ihracatı devam etmişti. 1877'de yaşananlara birinci elden şahitlik eden Yarbay Ronald Osborne, o korku dolu sahneleri şöyle anlatıyordu: “Kurumuş kuyular ağzına kadar cesetle doluydu. Ölü sayısı o kadar fazlaydı ki zavallı insanlar ölen yakınları için cenaze merasimi yapamıyordu. Anneler, bir somun ekmek alabilmek için çocuklarını satıyorlardı. Erkekler, açlıktan can vermelerini seyretmemek için eşlerini göle atıyorlardı. Ölüm her yerde kol gezerken, Hindistan'daki hükümet huzurundan ve neşesinden hiçbir şey kaybetmemiş gibi görünüyordu. Gazeteler sessizliğe gömülmüştü. İnsanların açlıktan öldüğünün bahsini açmak bile yasaktı. Bu konuda çok sıkı talimatlar vardı."
Sayfa 188Kitabı okudu
Reklam
Keykavus çok korku içinde idi. Zira evvelce gördüğümüz gibi 1256'da onun ordusu Aksaray'da kendisini perişan eden Moğol generali Baycu'ya karşı durmak teşşebüsünde bulunmuştu; fakat eşsiz bir dalkavuklukla Hülagu'yu teskine muvaffak oldu. Bir çift çizme üzerine portresini yaptırdı ve "köleniz hükümdarının haşmetlu ayağını kendi başı üzerine basarak onu şereflendirmek lutfunda bulunacağı ümidindedir." Diyerek bunları kızgın olan hana takdim etti. Bu hareket İslâmın içine düştüğü alçalmanın derecesini göstermektedir.
Sayfa 362Kitabı okudu
344 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.