Yüzyıllar boyunca mezopotamyaya hayat veren kadim Dicle (Tigris) nehrine, çocukluğumun yaz aylarını dopdolu ve güzel bir yaşanmışlıkla geçirmeme olanak sağladığı için minnettarım.
Her ne kadar öykü olarak görünse de (balıklar ve domuzlar); sabahın serin havasında uykulu gözlerle ve hafif üşüyerek, annemin önceden ateşin üstüne koyduğu çaydan bir bardak alarak güneşin doğuşunu izlemek ve o serin havayı içime çekmek... Hayatım boyunca o büyülü anı unutmayacağım.
-Öyküyü okurken içime bir burukluk, üzüntü çöktü. O anıların yaşımız ilerledikçe zihnimizin kuytu köşelerinde yok olup gitmesinden korkuyordum ( ne yazık ki çocukluğumun oyun bahçesi artık suyun altında).
Kitabında bu öyküye (anı) ve ortak duygularımıza yer verdiğin için kendi adıma çok teşekkür edrim.
"Kitabı gördükçe o büyülü ve serin sabahları hatırlayacağım."
İnsanlarla konuşmayı seviyordum
Ama konu aşka gelince
Susuyordum
Gizlice gözyaşlarımı saklıyordum
Bambaşka bir insana bürünüyordum
Sanki dilsiz ve sağır gibi
Boş boş etrafıma bakıyordum
Çünkü aşk mutluluk değildi
"Her insanın bir öyküsü vardır ama her insanın bir şiiri yoktur"
Düşünüyorum da bir zamanlar ;
Susmak zorunda kalıyor olmak ne zordu.
"Ön yargılardan uzak
Eğilip içimize baksak."
Herkese , beklenen her yere aynı anda yetişmekten vazgeçiyor insan. Bir kere konuşan, ifade eden oldun mu, sanki hep bunu yapman gerekiyormuş