Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Anne ben geldim. Bir tutam sarılmaya hasret sütünün kokusu burnumda sana koştum..Ayaklarım koşmaktan acımış, ciğerlerim yorulmuş yollar yürümekten. Hani demiştin ya ana yuvadır, bak yuvama döndüm aç kapıyı.. Beyaz yazman ağarmış gözlerin yorgun ama aynı sevgin, merhametin.Aç kollarını göğsüne yatmaya geldim. Dolaştım şehirler, köyler, başkentler. Tanıdım onlarca yüz yok sen gibisi, senin gibisi. Pamuk ellerinle al yüzümü gülüşün gözüme baksın. Sana biriktirdim hikayeler, anlatmaya susayıp geldim.. Kulağımda ninnilerin, öğütlerin ; dinledim yaşadım da geldim.. Döndüm sokaklarda bir seni gördüm koşulsuz bekleyen kollayan.. Anne ben sana geldim. koca bir sevgi koynumda.. Senden aldım büyüttümde geldim 🙏♥️
İnsanlar delilikleri nedeniyle acı çekiyorlar çünkü onunla ne yapacaklarını bilemiyorlar. Sanatçılar ise deliliğin içine dalıp, onu bir kostüm gibi kuşanıp, onda başka yaşamlar keşfediyorlar.
Sayfa 163Kitabı okudu
Reklam
“Dışarıdan hiç yol yürümemişim gibi görünüyor ama içimde üç yüz elli kilometre koştum.”
Afrodizyak etkili parfüm sıkmış olabilirler :)
" Ben avlu kapısında nöbet bekliyordum . Ortalıkta çıt bile yoktu Bir ara dalmışım, bir kadının sesiyle ayıktım.Sana yemek getirdim , dedi kadın. Tepeden tırnağa ak libaslar içindeydi.Şu yukarı kayalıklardan ,şu aşağıdaki alandan yandan yönden hiç ses çıkarmadan ak libaslar giyinmiş kadınlar geliyorlardı.Sonra ne olduğunu anlayamadım.Gözümü açtığımda kollarımın , ağzımın bağlı olduğunu anladım. Öteki nöbetçiler de yanımda yatıyorlardı, avlunun ortasında, taşların üstünde. Ayağa kalktım , odaya koştum , İnce Memed yoktu .Dağa yukarı baktım, binlerce ak libaslı kadın doruğa yukarı ağır ağır çekilip gidiyorlardı . Arkalarından koştum , bir kaç el de ateş ettim , bir baktım ortada kimsecikler yok .Cin miydi, peri miydi, insan mıydı bu kadınlar,artık onun orasını ben bilemem , Allah bilir . " " Çiçeklideresinin canavar kadınlarıydı .Hani o İnce Memede ağıt yakan kadınlar.Onlar ne cin, ne peri , ne feriştahtı , düpedüz insandı. " Öteki nöbetçiler de aşağı yukarı buna benzer şeyler söylediler.Yalnız , onlara göre kadınlar çırılçıplaktılar, hepsinin de memeleri dimdik, sert ve sivriydi.Bunlar da onları yakalamak için arkalarından koşmuşlar, yetişmişler , kadınlardan tuhaf , bayıltıcı bir koku esince kendilerinden geçmişlerdi .
Sayfa 597 - YKYKitabı okudu
Eskiler
Çocuğum, cahilim ve fakir. Ne farkeder.. Pabucum delik, çorabım ıslak, biraz da üşüdüm. Saatlerce yürüdüm, ara sıra koştum,biraz geç kaldım. Her şeye rağmen yüzümde gülücük, önümde hayaller, buruşuk defterin kırışık kağıtlarına sığacak kadar. O da yeter. Sobanın yanında bir yanım buz bir yanım ateş.. Bir gülücük ve bir kaç saniye bana bunları anlattı. Ve bunların tamamını hissetmiş, yaşamış, kırılmış, yıpranmış, vazgeçmiş bir adam. Bu çocuğun tam karşısında. Biri ötekinin geçmişi, öteki birinin geleceği. Farklı tabaklarda, farklı kaşıklarla aynı çorbayı içiyoruz. Bana göre acısı fazla, sana göre tuzu. Kimisi dibini sıyırıyor, kimisi doyup kalkıyor masadan...
Oysa huzur; yalansız dolansız olmaktır. Rahat olursun, kendin olursun, her farklı ortamda yüzüne takman gereken farklı bir masken yoktur; apaçık, sade, tertemiz kendi yüzünle çıkarsın herkesin karşısına. Kostüm değiştirip durmazsın sürekli. Ruhun huzuru samimiyettedir bayım.
Reklam
'Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da, bir hırstan başka neydi? Burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim. Hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kağıt aldım. Oturdum. Arda'nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım.'
Sayfa 73 - Türkiye iş Bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
“Çiçekli tarlaların sonunun uçurum olduğunu bilmeden koştum saatlerce.”
"sevdiğim her insana iki elim kanda olsa koştum. ihtiyacım olduğunda onların hep bi bahaneleri vardı."
Beni çağırdı diye gitmiştim aşkın peşinden Aldanıp sesine izledim onu Hangi fedakarlığı istediyse yaptım Sevgisine diyet hangi acıyı istediyse tattım Son bir umuttu aşk benim için Usanmadan peşinden koştum Ve onu gördüm, aşık oldum Çağırdığında baktım Konuştuğunda inandım Oysa göremedim Kirpikleri ardına gizlenmiş Kılıçları, hançerleri, okları Taç giydirir demişlerdi Benim tahtımı yerle bir etti aşk..... Huzur bulursun demişlerdi Gönül yurdumu tarumar etti aşk Sonunda ben de anladım Ne sahip olunurmuş aşka Ne de kendine sahip olunsun istermiş aşk.
Reklam
Koştum, durmadan koştum o küçük yangınımla, Adımın çaresiz kıyılarında kendi göğümü bulmaya.
Hayallerim hayal
Yağmur yağınca kahvemi kitabımı aldım pencenin önüne koştum Bu en sevdiğim di Ama camları yeni silmiştim hepsi mahvoldu çok kirlendi... İşte böyle hayatın gerçekleri hayatın hayallerine hep ağır basar...
-Kemal: Ömrüm boyunca senin peşinden koştum Kader... fakat seni hiç yakalayamadım." -Kader: Yoo Kemal..Sen beni tam kalbimden yakaladın. Asıl ben sana yetişemedim..
Nazım Hikmet
«Zaman oldu en renkli, en ahenkli şekillerin peşinde koştum; halka söylemek istediklerimi bu şekillerle söyler­sem daha hoşa gider, daha kolay dinlenir, daha dokunaklı olur diye düşündüm. Zaman oldu, büsbütün tersine, en sade, en göze görünmez şekillerle halka türkümü dinletmek istedim. Ne zaman yanıldım? Bence öylesi de lazım, böylesi de, daha nice nicesi de. Sanatkar, halka türküsünü dinletmek için en uygun şekilleri durup dinlenmeden, ömrünün sonuna kadar aramak zorundadır. Bazan bu araş­tırmalar aylarca süren bir baş ağrısından, sinir bozuklu­ğundan başka sonuç vermez. Olsun. Bazan yanılır. Yanılsın. Başı aylarca ağrımıyan, sinirleri bozulmayan,yanılmıyan sanatkar, olduğu yerde sayandır.»
Bana ne kadar da benziyordu uzaktan. Gece boyunca tuttuğum gözyaşları kendini koyuverdi. Kendimi bıraktım ve ona doğru koştum. Kolları benim için açıldı ve tereddüt etmeden beni göğsüne yasladı. İki kopmuş parçanın, mıknatıs tarafından çekimi gibiydi. Çabasız ve su kadar şeffaf.. "Beni asla kabul etmeyecekler," diye fısıldadım. "Hepsi benden bizden nefret ediyor." Ve buna daha ne kadar dayanabileceğimi bilmiyorum. "Şeytanın neden sürgün edildiğini biliyor musun?" Nazikçe saçlarımı okşamaya devam etti. "Tanrı'nın buyruğuna karşı geldiği için. Kendini daha üstün gördüğü için." Sesi yine kayalıklara çarpan bir dalga kadar keskindi. "Bu savaşta Nova," diye mırıldandı. "Biz Tanrı'yız." Yok edilmiş bir krallığın ihanete uğrayan lordu. Yok edilmiş bir krallığın hayatta ama kabul görmeyen Vârisi . Artık yan yanaydık.
Sayfa 298Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.