Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İslam'ı çağa uydurma veya uyarlama gibi bir derdimiz yoktur. Fakat Allahın diniyle yaşanan hayat arasında bağ kurmak gibi bir derdimiz vardır. Din ile hayatı karşı karşı ya getirmemek gibi bir derdimiz vardır. Akıl ile vahyi birbirinden koparmamak gibi bir derdimiz vardır? Bu dert benim kişisel derdim değildir. Bu dert bu ümmetin derdidir. İslam Allah'ın dinidir, babamızın tapulu malı değil. İnsanlık Allah'ın kullarıdır, bizim kullarımız değil. Kur'an insanlığa gönderilmiş bir hidayettir, kapı kulu edindiğimiz cemaate özel rehber değil. Kur'an'ın öngördüğü dindarlığın en bariz vasfı sürdürülebilirliktir. İslam her çağda sürdürülebilir ve yaşanabilir bir dindir. Onu yaşanamaz eden, onu bir zaman ve mekânda donduran ve taşlaştıran zihniyettir.
"Kâinattaki zeval, firak ve adem zahirîdir. Hakikatta firak yok, visal var. Zeval ve adem yok, teceddüd var. Ve kâinatta her şey, bir nevi bekaya mazhardır. Ölüm, bu âlem-i fâniden âlem-i bâkiye gitmektir. Ölüm, ehl-i hidayet ve ehl-i Kur'an için, öteki âleme gitmiş eski dost ve ahbablarına kavuşmağa vesiledir. Hem hakikî vatanlarına girmeye vasıtadır. Hem zindan-ı dünyadan, bostan-ı cinana bir davettir. Hem Rahman-ı Rahîm'in fazlından, kendi hizmetine mukabil ahz-ı ücret etmeye bir nöbettir. Hem vazife-i hayat külfetinden bir terhistir. Hem ubudiyet ve imtihanın talim ve talimatından bir paydostur. Azrail Aleyhisselâm bugün gelse, hoş geldin, safa geldin diye gülerek karşılayacağım."
Reklam
İslam, inanç ve yaşayışın, huzur ve barışın, kimlik ve mensubiyetin, kültür ve medeniyetin esasıdır. Mükemmel ve canlı bir hayat nizamı olan İslam, hakkı ve hikmeti içeren evrensel yasalar bütünüdür.
Hayata ve olaylara, şartlanmışlıktan kurtularak bakılırsa, İslam'ın insan ve hayat gerçeğine cevap veren sağlam ve sürekli ilkeler içerdiği, buna karşılık beşeri ideolojilerin sağlam temellere dayanmadıkları, yanlı davrandıkları ve bu yüzden de insanların temel haklarını ve meşru menfaatlerini koruyamadıkları açıkça görülür.
İşte, ey şeytanın desîselerine mübtelâ olan bîçâre insan! Hayat-ı diniye, hayat-ı şahsiye ve hayat-ı ictimâiyenin selâmetini dilersen ve sıhhat-i fikir ve istikamet-i nazar ve selâmet-i kalb istersen; muhkemât-ı Kur'âniyenin mîzanlarıyla ve Sünnet-i Seniye'nin terâzileriyle a'mâl ve hâtırâtını tart. Ve Kur'ân'ı ve Sünnet-i Seniye'yi dâima rehber yap. Ve اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ de, Cenâb-ı Hakk'a ilticâda bulun.
Eğer korkunuz mesleğimden ve Kur'âna ait dellâllığımdan ve kuvve-i maneviye-i îmâniyeden ise; ellibin nefer değil, yanlışsınız! Meslek itibariyle elli milyon kuvvetindeyim, haberiniz olsun! Çünkü, Kur'ân-ı Hakîm'in kuvvetiyle, sizin dinsizleriniz dâhil olduğu hâlde, bütün Avrupa'ya meydân okuyorum. Bütün neşrettiğim envâr-ı îmâniye ile, onların fünûn-u müsbete ve tabiat dedikleri muhkem kalelerini zîr ü zeber etmişim. Onların en büyük dinsiz feylesoflarını, hayvandan aşağı düşürmüşüm. Dinsizleriniz dahi içinde bulunan bütün Avrupa toplansa, Allah'ın tevfikiyle beni o mesleğimin bir mes'elesinden geri çeviremezler; inşâallâh mağlûb edemezler!.. Tarihçe-i Hayat
Reklam
Canan kendisini,iyi niyetli taşralı öğretmenlere benzeten uzun poplin etekliklerden alırdı,ben kendimi daha önceki soluk taklidime benzeyen aynı gömleklerden... Daha sonra kaymakamlık,Atatürk heykeli,Arçelik Bayii,eczane ve cami arasında başımızı kaldırmayı akıl edersek,Kur'an kursuyla yaklaşmakta olan toplu sünnet töreninin bezden ilanları arasında gözüken kristal mavisi gökte bir jetin bıraktığı beyaz ve narin çizgiyi farkeder,ellerimizde kağıttan paketler ve plastikten torbalar bir an durup göğe aşkla bakar,hemen arkasından soluk kravatlı soluk memura şehir hamamının yerini sorardık.
Sayfa 75
Sıvası dökülmüş duvarlar gördüm,ihtiyarlığın eşiğine gelmiş şarkıcıların gençlik afişlerini,bahar sellerinin sürüklediği bir köprüyü ve başparmağım büyüklüğünde Kur'an-ı Kerim'ler satan Afgan göçmenlerini gördüm.Canan'ın kumral saçları omuzlarına dökülürken başka şeyler de görmüş olmalıyım.Garaj kalabalıkları,mor dağlar,pleksiglas(plastik cam)panolar,kasaba çıkışlarında bizi kovalayan mutlu ve neşeli köpekler,otobüsün bir kapısından girip öteki kapısından çıkan umutsuz satıcılar.
Sayfa 62
“Aslında akıllı bir insan, âhireti, cennet ve cehennemi hiç bir yerde hatırından çıkarmaz. Çünkü, âhiret onun hakikî vatanı ve ebedî yurdudur. Bu sebeple, o, hoşuna giden her şeyde cenneti, hoşlanmadığı ve sıkıldığı her şeyde de cehennemi düşünür ve bundan dolayı da devamlı surette cennet özlemi ile cehennem korkusu duyar. Bu cümleden olarak o, gece karanlığında kabri, bir yılan gördüğünde cehennem ejderhalarını, çirkin bir suretle karşılaştığında azap meleklerini, ürperten bir ses duyduğunda azap ehlinin feryatlarını düşünür. Öbür yandan, bir bahçe, bir çiçek, bir meyve, bir güzellik gördüğü zaman da cenneti ve onun nimetlerini ve güzelliklerini aklına getirir. Dünyadaki bütün şeyler, cennet nimetleriyle cehennem azaplarının küçük misâlleri ve numuneleridirler. ALLAH Teâlâ, bunlar vasıtasıyla bize bu dünyada cennet ve cehennemi tanıtmış ve kendimize bunlardan birini seçme hakkını ve hürriyetini vermiştir. Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur: "Ta ki, helak olan da bilerek helak olsun; hayat bulan da bilerek hayat bulsun." (Enfâl, 42)
32. Bunun için, İsrail Oğulları’na ve dolayısıyla size şöyle emrettik: “Her kim, bir cana kıymamış veya yeryüzünde yol kesme, eşkıyalık, ırza tecavüz ve benzeri fesat çıkarmamış bir insanı haksız yere öldürecek olursa, adeta bütün insanlığı öldürmüştür ve kim de cinayeti engelleyerek bir hayat kurtarırsa, adeta bütün insanlığı kurtarmıştır.” Ama İsrailoğulları, öğüt ve uyarıları dinlemedi. Peygamberlerimiz onlara, hakîkati ortaya koyan nice mûcizeler ve apaçık belgeler getirmiş olmalarına rağmen, yine de içlerinden birçokları, yeryüzünde cinâyetler işlemekten ve azgınlık etmekten bir türlü vazgeçmediler. Öğüt ve uyarılarla uslanmayan bu gibi azgınları, ancak cezalarla durdurabilirsiniz:
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.