Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sanat Camiasının Başı Sağ Olsun...
❝ Uykulu gözlerle, döndüm rüyamdan Sana sarı laleler aldım, çiçek pazarından Sen olmasan buralara, gelemezdim ben Sevemezdim bu şehri, anlamazdım dilinden... ❞
Nasip Eskiden oturduğumuz apartmanın ön bahçesine lale soğanları diktiler. Rahmetli apartman görevlimiz, onca işinin arasında bu laleleri de kendine iş edindi. Biz birinci katta oturuyoruz ve ön bahçeye hâkimiz o zamanlar. Her gün defalarca gidip bakıyor soğanlara, suluyor, etrafındaki otları ayıklıyor, çocuklara “üstüne basmayın sakın” diye tembihliyor. Onun o ilgi ve heyecanına apartman sakinleri de kayıtsız kalmadı, hepimiz pür heyecan lale bekler olduk. Gelip geçerken ister istemez önce lale soğanlannı gözlüyoruz, hepimiz önce lalelerden bahsediyoruz. Velakin laleler çıkmadı. Biri ikisi çiçeklenecek gibi oldu, onlar da vazgeçti. Gözünün içine baktık ama olmadı. Birkaç gün sonra bir pazar sabahı sıcak ekmek almak için dışarıya çıktım. Dönüşte, apartmanımızın hemen dışında, kapının önünde, kaldırım taşlarının arasından çıkmış muhteşem bir kır çiçeği gördüm. Olmaz böyle güzellik, sağı taş, solu taş, bulduğu küçücük bir boşluktan salmış başını. Kaldırıma oturup sıcak ekmeğimi yerken izledim o güzelliği. İnsan bir şiir yazabilir bu duruma ya da güzel bir hikaye ya da ne bileyim şöyle afîlli bir cümle. Yok, yıllardır ara ara o çiçeği düşünüp tek bir kelimede kilitleniyor aklım: Nasip... Ve hayatımızda biz fark etmeden ne çok güzellik açıyor kim bilir, biz hâlâ lalenin derdindeyiz... ◕‿◕ #alıntı #EvyapımıSihirliDeğnek
Reklam
480 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
17 günde okudu
“KATRE-İ MATEM: Adındaki eşsiz Mor Lâle’nin hikâyesi…”
‘Lâle’yi sever misin?’ ‘Yanağının renginden mi?’ ‘Hayır, aşkın renginden: Mor Lâle!..’ (alıntı) Kitabımızdaki zaman 18. yüzyıl; Mekânımız Osmanlı dönemi İstanbul’u; Dönemin padişahı Sultan III. Ahmet ve veziri Damat İbrahim Paşa; Lâlelerle bezenmiş Payitahtın sokaklarında geziyoruz. Halk sefalet içindeyken, sarayın zevk ve sefa içinde yaşayışına
Katre-i Matem
Katre-i Matemİskender Pala · Kapı Yayınları · 202222,3bin okunma
Bence sen yanlış coğrafyaya uçmuş, Yanlış mevsimlerde bahar arayan kuş gibisin, Biliyorum, dıştan göründüğü gibi hiç değilsin Herkesçe bilinir, laleler kışın çiçek açmaz Belki özenir kardelene istese de açamaz. Keşke senin ilkbaharın ben olsaydım, Keşke başka bahar aramasaydın.
Bir yanım erguvan bir yanım gül ve laleler. Bir yanda serseri otlar, başıboş, plastik çiçekler, kök dal dolanmış duvarda birbirine koyu keder ...
Sayfa 45 - Metis YayınlarıKitabı okudu
"Doğulu kızlar gibi laleler de çok üşüdüklerinden, kışın dışarıda yetişmezler."
Reklam
Günaydın
Senin de, söyle kalbine kuşlar konuyor, içinde laleler açıyor mu?
Nazan Bekiroğlu
Nazan Bekiroğlu
224 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
İlk olarak bu kitabı bir arkadaşımın elinde görmüştüm ismi biraz degişik gelmişti.Daha sonra bende okumak istedim ve başladım.Cornelius'un babasının maddi gücü çok iyi ve tüccar işiyle ugraşıyor.Vefat etmeden öncede Cornelius'dan bir şey istiyor.Tıp,bilimsel ve siyasal şeylerle ilgilenmeyip daha çok ticaretle ilgilenmesini istiyor.Cornelius babasinın bu sözüne uyarak laleler yetiştirmeye başlıyor.Sonra bir yarışmanın oldugunun duyuyor.Merak edip ögreniyor ki kral siyah lale yetiştirine büyük miktarda para vericek.Yetiştirmeye başlıyor fakat komşusunun fesatlıgına ugruyor ve hapise atılıyor.Sonu daha güzel bitiyor ama onu burda anlatmıycam.Ben çook begendim ve çook hoşuma gitti.Umarım sizde okur ve begenirsiniz.
Siyah Lale
Siyah LaleAlexandre Dumas · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202114,1bin okunma
Lâle Soğanının Gizemi
“Burası, Alibey Köy Deresi sularıyla mamur bütün İstanbul halkının çok iyi bildiği ünlü bir Lale Bahçesiydi. Burada laleler Hafız Çelebi’nin elleriyle ve çok özel usullerle terbiye görürdü. Hafız Çelebi’nin bütün sermayesi, eğir kökü bitkisini yiyerek beslenen kaplumbağalardan ibaret idi. Kimse bilmezdi ama, Çelebi güz mevsimi geldiğinde, Lale Soğanlarını toprağa gömmeden evvel bu kaplumbağaları toplar, iki gece tahta kasalar içinde bekletirdi. Bu sırada kasaların zeminine değişik renklerde toprak boya yığar, boyaların arasına nane ve fesleğen unu karıştırıp kaplumbağaların onunla beslenmesini sağlardı. Sonra onları boş kasalara alıp 2-3 gün aç bırakır ve bu sefer de önlerine yiyecek olarak Lale Soğanlarını koyardı. Aç kaplumbağalar büyük bir iştahla Lale Soğanlarına saldırınca, diş izlerini geçirdikleri dakikaya kadar hepsini izler, ardından onları ağızlarından çekip alır, önlerine başka Lale Soğanları koyardı. Kaplumbağa salyası bulaşan soğanları bu sefer besili koyunlardan aldığı kuyruk yağına yatırıp, bir gece bekletir, ertesi gün toprağa gömerdi. Bu usulü bulasıya kadar tam otuz yıl (!) denemeler yapmıştı ve nihayet istediği renkte Lale elde etmeyi başarmıştı, Hafız Çelebi. Yani, kaplumbağalara hangi renk toprak yedirirse, ısırılan Lale Soğanı o renkte çiçek açıyordu. Bunun içindir ki Hafız Çelebi, bahçesindeki yeni soğanların ne renkte Laleler vereceğini daha toprağa diktiği günden itibaren bilir, bunu da herkese ilan eder, bütün kış insanları merakta bırakırdı. Bahar gelince de Laleler tam onun dediği renklerde büyürdü…”
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.