Altın Köşk Tapınağını // #kitapyorumu
Kitaba başlarken bu kadar seveceğimi hiç düşünmedim çünkü tamamen edebi bir kitap beklemiştim ama beklentimi en farklı olarak bambaşka yerden daha fazlasını sundu bana. Yazarımız çok ilginç bir kişiliğe sahip, tiyatrolar, filmler, romanlar... her sanat eserinde parmağı var diyebilirim ayrıca son samuray. Hayatına intihar ederek son verdiği zaman annesi ölümünden haberdar olduğu vakit "onun için üzülmeyin hayatı boyunca arzuladığını yaptı" demiş. Bu yüzdendir eserlerinde hep, ölümü yaşamı kıyaslayıp, iyiyle kötüyü düşünüp, intihar etmenin güzelliğinden bahseder. Birçoğumuzun hayatında yaşadığı ama bir türlü anlamlandıramadığı bazı olguları Mişimo'nun hayatında görünce daha çekici hale gelmeye başlar.
.
Kitabın konusu 1950 lerde geçen yaşanmış bir hikayeyi baz alıyor. Hayatında her şeyden vazgeçen, mutlak kötülüğün var olduğunu araştıran ve takıntılı halde Altın Köşk Tapınağına aşık olan bir keşişin yaşamından bahseder. Çevresinde ailesiyle, arkadaşlarıyla hatta kekeme olduğu için kendisiyle bile barışık olmayan Mizoguçi, güzellik kavramını bir tapınağa taparcasına bağlar. Öyle ki yapacağı her kötülükte Altın Köşk Tapınağını'nın onu engellediğini düşünür böylece tapınağa dair ciddi bir karar alır.
.
Kitabın birçok bölümünde içsel yolculuklar, felsefi düşünceler, güzellik olgusunun temaşaları mevcut. Edebi bir zevk beklemek bence pek doğru olmaz ama yazarla tanışma kitabı için gayet doğru bir seçim olacaktır.