Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Mecnun, Leylâ"ya mektup yazmak istedi. Kalemi eline alıp şu beyti yazdı: Hayalin gözümde, Adın ağzımda, Yâdın kalbimde, Ben nereye yazayım? Senin hayalin gözlerime yerleşmiş, Adın dilimden düşmüyor, Yâdın canımın içinde yer etmiş. O hâlde mektubu kime yazayım? Sen ki bu yerlerde gezip dolaşıyorsun... Ve kalemi kırıp kâğıdı yırttı.”
Sayfa 99
“Leylâcık, Bazıları öyledir, okumazlar, ciddî düşünemezler. Gene de aydın olmaktan vazgeçemezler. Hatta aydın kişi oldukları için kendilerinde mutlu bir baht, gizli de olsa, bir müstesnalık bulurlar. Bu, bir toplum derdidir. Ferdi bunlardan ötürü ayıplamak pek doğru ve yerinde olmaz. Bilirsin ki insan, muhitiyle doğru orantılı gelişir,
Reklam
''Aşkın ne olduğunu, ne olmadığını hala anlayabilmiş değilim Ferhundeciğim. Bana güzel, akıllı, zeki olduğumu söyleyenlere bazen içimden 'Eee peki sana ne!' diyorum, bazen de kendi kendime soruyorum: güzel olsam bile (onlara öyle gelsem bile gerçekten) benden daha güzel olanla karşılaştıklarında ne olacak? Benden daha zekisini, daha dürüstünü (sanki asıl aradıkları dürüstlük mü? O da ayrı ya), daha üstününü diyelim, bulduklarında beni bir kenara iteceklerse bunun adına neden sevgi diyeceğim ve ben de onlara (ya da muhayyel o'na) ben de seni seviyorum diyeceğim. Bu ne kadar ucuz, ne kadar sıradan bir olgu. Yahut da diyelim ki benden üstün olanı buldukları halde, içleri onu çektiği halde, kendilerini tutup (ahlak adına, vicdan adına her neyse) benimle kalacak olurlarsa da ne kadar büyük zül olur benim için! Böyle bir alışverişi nasıl kabullenirim ben? Ben mutlak olanı, kalıcı ve sürekli olanı isteyebilirim ancak, ama mutlak olan diye bir şey var mı dostum?''
"Birisine anlatmak da ucuzlatıyor ya işi, ne bekliyorsun karşındakinden, o acıyı gidermesini mi? En iyisi susmak."
"Macit soruyor: -Bu kadar uzun ne yazıyorsun Seniye? -Leyla'ya mektup... diyorum. Senin ismini duymakla ne heyecanlanıyor, hisleniyor, ne de duygulanıyor. Tıpkı dünya gibi. O dünya ki ne ölene ağlar, ne doğana güler, ne zevk cemiyetlerinden şâdolur, ne göz yaşlarından elem duyar. Bağrında cereyan eden acı tatlı hiçbir hâdise, onu seyrettiği tabi kānunlardan döndüremez."
Sayfa 80 - Kubbealtı Neşriyât, 8.baskıKitabı okudu
güzel Allah'ım, neden beni de bunlar gibi ya da onları benim gibi yaratmadın da rahatımı kaçırdın şu dünyada!
Reklam
Aşkın ne olduğunu, ne olmadığını hala anlayabilmiş değilim Ferhundeciğim... Bana güzel, akıllı, zeki olduğumu söyleyenlere bazen içimden _eee peki sana ne!!!_ diyorum, bazen de kendi kendime soruyorum;_ Güzel olsam bile -onlara öyle gelsem bile gerçekten- benden daha güzel olanla karşılaştıklarında ne olacak??? Benden daha zekisini, daha dürüstünü -sanki asıl aradıkları dürüstlük mü o da ayrı ya-, daha üstününü diyelim, bulduklarında beni bir kenara iteceklerse bunun adına neden sevgi diyeceğim ve ben de onlara -ya da muhayyel o'na- ben de seni seviyorum diyeceğim... Bu ne kadar ucuz, ne kadar sıradan bir olgu...
Güzelim benim, meleğim, Allaha her an hamdediyorum; bilhassa yatmadan önce, zalim ve cahil kulları arasından birini, beni seçip seni nasip ettiğine bin şükür; sen de et... Ben günahkarı mağfiretine layık görüp, dualarımı kabul eden, seni bana beni sana sevdiren Allah'ıma bin şükür!!! Sen de et!!! Benim her azamı sapasağlam sana, senin her
Çorak bir arazi mi gördün bilki Yahudi geçmiştir.
(Hristiyanlığı bozan yahudi vezir. Mutlaka okumanızı tavsiye ederim.) Taassub yüzünden hıristiyanları öldüren yahudi pâdişahın hikâyesi • Yahudiler arasında, Îsâ düşmanı ve hıristiyanları öldüren zâlim bir hükümdar vardı. 325 • Halbuki peygamberlik zamanı ve nöbeti Hz. Îsâ'ya gelmişti. Mûsâ devri geçmişti. Öyle olmakla beraber o
Sayfa 33 - ÖtükenKitabı okuyor
303 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.